31 Mayıs 2013 Cuma

çocuk ve uçurtma


Adam, pencereden dışarı baktığında, bahçelerindeki erik ağacının üstünde küçük bir çocuk gördü.. Meyveler henüz bir leblebi kadardı ama, hiçbir çocuk buna aldırmıyordu.. Bu yüzden de bir takım önlemler düşünmüş, bahçesiyle yolu ayıran taş duvar üstüne, dikenli tel çekmişti.. Dış kapı üstüne de, büyük büyük harflerle : ” Dikkat köpek var ! ” diye yazdırmıştı.. Adam bunlara rağmen, haylazlara engel olamıyordu..

Bu çocuk da nasıl yapmışsa yapmış, bu tellere rağmen ağaca tırmanmıştı.. Üstelik de son derece rahat görünüyordu.. Adam, önce camdan seslenmeyi düşündü.. Fakat hemen vazgeçti.. Çünkü çocuk, gözlerini ağaca dikmiş, âdeta dünyayla ilgisini kesmişti..
Adam, bundan yararlanıp dışarı çıktı ve sessiz adımlarla ağaca yanaşarak :
“ İn bakalım aşağıya ! ” diye gürledi.. “ İn de kulaklarını dibinden keseyim ! ” Çocuk, ancak yedi sekiz yaşlarındaydı.. Bu yüzden de korkmuştu.. Hem de çok fazlasıyla.. 
” U…U!… ” deyip bir şeyler geveledi, başını titreterek..

Adam, biraz daha sinirlenmişti.. Artistliğe hiç mi hiç tahammülü yoktu.. Bu velet de kendisini kurtarmak için, kesinlikle numara yapıyordu.. Anlaşılan, iyi bir ders gerekecekti.. Ağacın dibinde duran bahçe süpürgesini, küçüğün ayaklarına doğru fırlattı..

Süpürge tam hedefini bulmuştu.. Çocuğun acıyla kasılan yüzü, birkaç damla göz yaşıyla ıslandı.. Bütün bunlara rağmen : 
“ U…U!… ” dedi bir daha, tek eliyle ağacın üstünü gösterip.. Uçurtması ağaca takılmıştı ufaklığın..

Bunun için uğraşıp duruyordu.. Adam, biraz geriye çekilince, uçurtmayı fark etti.. Elbette ki yaptığı korkunç hatayı da.. 
“ Senin erik koparttığını sandım ! ” dedi.. “ Bir sürü çocuk geliyor her gün buraya, üstelik de dalları kırıyorlar. ”

Çocuk, kekeme idi.. Bu yüzden de konuşmakta zorlanıyordu.. Uçurtmasını almaktan her nedense vazgeçip, sessizce indi taş duvar üstüne.. Daha sonra, yine güçlükle konuşarak :
“ Bahçemizde bu ağaçtan iki tane var ! ” dedi.. “Ama babam, çocukların kalbini kırmaktansa, dalların kırılmasına razı oluyor... ”

Cüneyd Suavi

30 Mayıs 2013 Perşembe

Erkek Duası ) )



Erkek Duası ) )
Karımı her türlü tehlikeden koru
Gerekirse ben tehlikeye atılayım
Onu hiç yorma
Gerekirse ben yorulayım
O çalışmasın ben çalışayım
O hasta olmasın ben olayım
Allahım...
O aldatmasın
Ben aldatayım
Benim güzel karım dul kalmasın
Ben kalayım..

Aminnnnnnnnnnn )

Ayı ve Ateist Adam...


Ateist bir adam bir gün ormanda geziyor ve etrafındaki güzelliklere bakıyormuş
"Evrim ne güzellikler yaratıyor!" diye düşünüp mest oluyormuş
Birden arkasında kocaman bir ayı belirmiş ve onu kovalamaya başlamış.Adam bütün gücüyle kaçıyormuş ama her arkasına bakışta ayinin daha yaklaşmış olduğunu fark ediyormuş.Dakikalarca süren bir kaçışın sonunda adamın ayağı yerdeki dala takılmış,ayı adamın üzerine atlamış, pençesini kaldırmış Tam vurmaya hazırlanırken adam "ALLAHIM!!!" diye bağırmış .
Bir anda zaman durmuş, ayı donmuş, ormandaki nehir bile akmaz olmuş.Bir anda orman kararmış ve gökyüzünden bir ışık hüzmesi adamın üzerine parlamış.
Çok derinden gelen ilahi bir ses adama: "Yıllarca bana inanmadın,yaratılışı kozmik bir kazaya bağladın, sana bu durumda yardim etmemi mi istiyorsun? Seni sevgili bir kulum mu saymalıyım?"demiş.
Adam utanç içinde: "Biliyorum bunca yıldan sonra dindar biri olmayı istemem haksizlik, ama belki AYIYI dindar yapabilirsiniz" demiş.
Ses: "Peki" diye karşılık vermiş ve ışık kaybolmuş .
Nehir tekrar akmaya başlamış. Her şey eski haline dönmüş. Ayı pençesini indirmiş, iki pençesini de göğe doğru çevirmiş, ve konuşmaya başlamış:

"ALLAHIM, senin rızkınla orucumu açıyorum, hamdolsun verdiğin nimetlere...)

29 Mayıs 2013 Çarşamba

Dolmuş Muhabbetleri...


Yolcu müsait bi yerde inmek ister ama dili sürçer:
- Şoför bey mübarek bi yerde inebilir miyim?
- Şu ilerdeki caminin önünde bırakayım teyze seni...
........................................................................................

Oğlum bu Eminönü'nden geçer mi?
- Yok teyze biz Taksim'e çıkıyoruz.
- Hah tamam oğlum siz gidin ben gelmeyeceğim.
.......................................................................................

Yolcu:
- Abi Heykel'e çıkıyo mu?
Şoför:
-Yok abi, yanından geçiyo.
........................................................................................


Arkadaki aksi teyze öndeki uzun saçlı delikanlıya seslenir:
- Kızım şurdan bir kişi uzatır mısın?
- Ben kız değilim!
- Amaaaan ne bileyim kız mısın dul musun, uzat işte.
........................................................................................


Eve gitmek üzere Bakırköy dolmuşu bekliyordum. Sigaramın kalmadığı
aklıma gelince önünde durduğum Tekel bayiine girecekken minibüs geldi.
Apar topar bindim. Şoföre parayı uzatıp,
- Bir Monte Carlo' dedim! Adam birkaç saniye yüzüme bakıp:
- Abi bu Bakırköy'e gider' diye cevap verdi! İşte o an benim ve
şoförün bittiği andı.
........................................................................................

- Mükemmel bir yerde inebilir miyim?
Yolcunun kafası karışık sanırım, kendisi de dolmuşdakilerle birlikte
güler söylediğine şoför kadını indirirken:
- Buyrun size layık değil ama!
........................................................................................

Yolcu müsait bi yerde inmek ister ama dili sürçer:
- Müsait bi yerde iner misiniz?
Şoför:
- Niye sen mi kullancan???
........................................................................................


Rumeli-Hisarüstü otobüsüyle Taksim'e doğru gidiyoruz. Adamın biri
Beşiktaş dolaylarında gayet aceleci bir tavırla:
- Kaptan orta kapıyı rica edebilir miyim?
Bizim şoför olaya hakim:
- Tabi abi ayıp ettin. Al götür senden kıymetli mi...
........................................................................................

İstanbul'dayiz... Dolmuşa bindik, dolmuş doldu,tam kalkıcak, elemanın
biri açtı kapıyı. İçerde tıkış tıkış oturmuşuz, önde 3 kişi arkada 4
... Eleman hala bir umut sordu:
- Kaptan, yer var mı?
Şoför de arkasını dönüp cevap verdi:
- Bilmiyorum, üst kata bi bak bakalım...
........................................................................................


Pek dolu olmamasına rağmen minibüs hareket etmek üzereydi. Tam o anda
kavga ettikleri her hallerinden belli olan iki arkadaş minibüse
bindi.Birbirlerinin yüzüne bile bakmıyorlardı. Çocuklardan biri şoföre
parayı uzattı:

- Abi bir öğrenci bir de hayvan alır mısın? 

28 Mayıs 2013 Salı

canlılar kaça ayrılır?



Gel oğlum kalk bakalım tahtaya, sana bir sorum var.
-Buyurun, sorun öğretmenim
- Canlılar kaça ayrılır?
- Dörde ayrılır öğretmenim..
- Bana yanlış gibi geldi ama say bakalım
- Bitkiler, Hayvanlar, İnsanlar, Çocuklar
- Çocuklarda insan değil mi oğlum?
- Haklısınız, o zaman canlılar üçe ayrılır öğretmenim
- Peki, şimdi yeniden say bakalım
- Bitkiler, Hayvanlar ve Çocuklar
- Oğlum insanlara ne oldu?
- Kalplerinde sevgiyi yeşertip düşünebilenler hep çocuk kaldılar,

diğerleri de hayvanlaştılar öğretmenim!

kadın ve erkek hayatında "DÖNEM" ler...:)


Kadınların dört yaşı olurmuş.
Birincisi;kimliğindeki yaş,
ikincisi;hissettiği yaş,
üçüncüsü;gösterdiği yaş ve
dördüncüsü ise; söylediği yaş!
Amerikalı erkek bir bilim adamının yaptığı araştırma,
Kadınların hayatının 4 ana döneme ayrıldığını ortaya koymuş:
1) Herşeye ağzı açık ayran budalası olarak baktıkları,
söylenen her güzel lafa kolay kandıkları 17 - 25 yaş arasındaki
KAZ Dönemi.
2) Güzelliklerinin farkına vardıkları, o yüzden hep
kapris üstüne kapris yaptıkları 25 - 35 yaş arasındaki
NAZ Dönemi.
3) Hayatı (erkekleri) tanıyıp gözlerinin açıldığı
35 - 45 yaş arasındaki
KURNAZ Dönemi.
4) Mihrabın yıkıldığı, herşeyin bittiği 45 yaş sonrası
ENKAZ Dönemi
Erkeklerin hayatıda 4 ana döneme ayrılir...

1. 17-30 yas arasi: KAZ Dönemi.
2. 30-40 yas arasi: KAZ Dönemi.
3. 40-60 yas arasi: KAZ Dönemi
4. 60 ve sonrasi : 'ENKAZ ya da EN KAZ' Dönemi

27 Mayıs 2013 Pazartesi

LALE’ nin Oykusu



LALE’ nin Oykusu

Orta Asya’daki Pamir daglari,
bes bin metreyi asan zirveleriyle,
dunyanin en vahsi cografyalarindan birini olusturur.

Lale’nin Oykusu, iste bu daglarda baslar.

Turk boylari, ayni anavatandan goc ettiklerinde,
yanlarina vaxgecemedikleri
lale soganlarini da alirlar.

İlk durak İran’dir.

Butun ulke, lalenin guzelligine meftun olur.

Omer Hayyam,
laleyi "kusursuz kadin guzelliginin simgesi"
olarak gorur.

Anadolu’da ilk lale motifi,
Kilicarslan tarafindan yaptirilan
Alaeddin Kosku’ndedir.

Kimin ilk olarak fark ettigi bilinmez;
ama lalenin de Allah ve hilal kelimeleriyle
ayni harflerle yaziliyor olmasi,
talihini iyiden iyiye acar.

Bu harfler, eski Turkce’de,
"cevahir-i hurufat" olarak adlandirilir.

Lale, artik Allah’in da remzidir.

Cami suslemelerinden top dokumune,
hali desenlerinden savas migferlerine kadar,
lale her yerdedir.

Gun gelir;
Yildirim Bayezid’in Kosova Savasi’nda giydigi
tilsimli kaftanda koruyucu bir sustur.

Gun gelir;
buyuk din alimi Ebussuud Efendi’nin
botanikte ilk siniflandirma calismalarini yaptigi
bahcelerdedir.

1500’lu yillarin ikinci yarisinda,
Roma-Germen İmparatorlugu
Buyukelcisi Busbecq’in gonderdigi lale soganlari,
once Avusturya’ya oradan da Hollanda’ya ulasir.

Bunu, Hollanda’da yasanan
akil almaz bir lale cilginligi donemi izler.

Tek bir lalenin degeri,
Amsterdam’da koca bir konagi
satin alabilecek bedellere ulasir.

Lale, İİİ. Ahmed doneminde,
Pamir Daglari’ndan baslayan yolculugunun
onemli duraklarindan İstanbul’a geri doner.

Kahramanimiz,
Lale Devri’nin sonu olan Patrona Halil isyaninda ise,
zevk ve sefahatin bas suclusudur.

Bu kez,
tek bir soganina bile yasama hakki verilmeyen
bir nefretle hayatimizdan cikarilir.

İste o lale,
bugun yeniden sokaklarimizda
baharin gelisini mujdeliyor.



kaynak: Cengiz OZDEMİR

Özdemir Asaftan...


26 Mayıs 2013 Pazar

paslansa da dökülmez yaprağı teneke çiçeklerimin.


Çocuktum. Denizin ve rüzgarın sesi geceleri buluşur tahta pencere kenarlarından tıslayarak içeri sızardı. Ninemin kavurduğu fındık kokusu sinmiş odada yorganıma gizlenirdim.

Gözümü her açışımda gölgeler saklambaç oynardı, sımsıkı yumardım gözlerimi. Ben uykuya dalana kadar, duvarın kenarına yığılmış yorgan döşekle, çiviye asılı giysiler bir olur, beni gözlerdi. Kimi zaman dev gibiydiler, kimi zaman upuzun boylu hokkabazlar...

Sabah erken uyanırdım hep. Birbirinden uzağa serpiştirilmiş evlerin bacaları tüterdi erkenden.

Kıyıya inerdim. Karadeniz kayaları hiç aralıksız kamçılardı. Deli delişmen kılcal dereler kıvrıla kıvrana Karadeniz’e kavuşma telaşında. Şimdi, büyümüş ben, çocuk beni film gibi izliyor ...

Yamaçlardan birinden vadiye inerken ruhum her şeyi içiyor. Farkında olmadan beni ben yapıyor doğa. Evimize dönüyorum. Hamsili ekmek ediyor nenem. Kumral saçlarımı karıştırıyor sevecen elleri… Ben dedemin yanına koşuyorum.

Dedemin takım sandığı her zamanki yerinde duruyor. İçinde kerpeten çekiç çiviler, bir de teneke makası… Dedemle eğri çivileri bir taşın üzerine koyup çekiçle düzlüyoruz. Parmaklarım ustalaşıyor. Elimi acıta acıta öğreniyorum. Büyüyüşümü görmekten kıvanıyor içi… Belli etmiyor. Onun yerine hep tahtadan oyuncaklar yapıyor bana… Her yeni oyuncağımda kucaklıyorum onu.

Onunla zaman geçirmek çok eğlenceli oluyor. Hep anlatıyor bana. Balıkların acımasız öyküsünü anlatıyor. Büyük balık yutmasın diye direnmek geliyor içimden. Büyük balık oluş içime hiç sinmiyor. En çok gökyüzünde ve Karadeniz’deki maviliği seviyorum. Pul pul gümüş bulutlarla, izdüşümleri denizde kaynaşan balıklarla bir olunca şimdi adının özgürlük olduğunu anladığım duygu sarıyor içimi.

Uzak bir pencerede komşunun kızı dikmiş gözünü bana bakıyor. Kızarıyorum hemen. Ona süslü bir hediye veresim geliyor. Dedemle konuşmalarımız sürüp giderken birden aklına bir fikir geliyor.

“Getir şu boş tenekeyi bahçeden de birlikte çiçekler edelim,”

Koşup getiriyorum tenekeyi. Dedem usta elleriyle teneke makasıyla kesmeye başlıyor. Sanki teneke kendini yok ederken küçük yapraklar dökülüyor. Ben yere düşen her yaprağı topluyorum.

İyi izle de öğren kesmesini, sen de yaprak keseceksin ona göre,” diyor. Bütün dikkatimle onun parmaklarına gözümü dikiyorum.

“Dede, bir sopaya dizelim yaprakları,” diyorum. O kesmesini sürdürürken başıyla olur diyor.

Hemen gidip en uzun sopanın peşine düşüyorum bayırda… Birkaç sopa ile geliyorum. Teneke yaprakları saplamaya başlıyorum sopaya. Dedem bana makası uzatınca önce çekiniyorum.

“Hadi bakalım sıra sende,” diyor. Makası beceriksizce tutuyorum önce ama yavaş yavaş kavrıyorum işi. Kestiğim yaprakları bu kez de dedem sopaya diziyor. Teneke bitince yaprakların çiçeksizliği gözümüze batıyor. Koşarak uçarak teneke aramaya gidiyorum. Çiçeğimiz yarım kalmasın. Yol boyu bakına bakına giderken dere kenarında teneke hazinesi çıkıyor karşıma. Tangır tungur atılmış tenekeleri alıp bayır yukarı koşuyorum. Hiç yorulmuyorum. Dedem güleç gözleriyle karşılıyor beni. Bu kez daha değişik yapraklar yapıyoruz. Taç yapraklar… İnce bir tele takıp bir araya getiriyoruz. Ve katmerli çiçeklerimiz oluyor. Onları da yaprakların arasına yerleştiriyoruz.

Nenem görmeden pencere önüne diziyoruz teneke çiçeklerimizi. Gün ışığı vurdukça parıldıyorlar. Evin içi cıvıldaşıyor sanki. Çiçekleri gören nenemin kırışık yüzündeki sevgi parıltısı, çiçeklerle bir…

Dedem: “Tenekeden çiçek açtırmak,” diye başlıyor söze… Gerisini getirmiyor. Daha küçüğüm anlamam sanıyor.

Ben gizlice birkaç yaprak ve bir de çiçeği ayırıyorum. Dedem görmeden onları başka bir sopaya saplamak için evin arkasına gidiyorum. Komşu kızın adını unuttum. Ama ona gizlice çiçek yapışım aklımda. Acaba çiçeği verebilmiş miydim?

Sevginin en güzel pırıltısında bitiyor çocukluğumun görüntüleri.

Tenekeden çiçek bahçesi yapan özüm de teneke çiçekleri gibi hiç solmadı.

Şimdi çıkmalı dağa, bir köşesinden denizi görmeli uzaktan da olsa… Yağmur başladığında içime işlemeli soğuk. Dedem duysa içimden geçenleri!

Ona desem ki: “Dedem benim, paslansa da dökülmez yaprağı teneke çiçeklerimin.

Evin Okçuoğlu




Adam Olmak


Adam Olmak
çevrende herkes şaşırsa bunu da senden bilse
sen aklı başında kalabilirsen değer
herkes senden kuşku duyarken hem kuşkuya yer bırakır
hem kendine güvenebilirsen eğer
bekleyebilirsen usanmadan
yalanla karşılık vermezsen yalana
kendini evliya sanmadan
kin tutmayabilirsen kin tutana
düşlere kapılmadan düş kurabilir
yolunu saptırmadan düşünebilirsen eğer
ne kazandım diye sevinir, ne yıkıldım diye yerinir
ikisini de vermeyebilirsen eğer
söylediğin gerçeği büken düzenbaz
kandırabilir diye safları dert edinmezsen
ömür verdiğin işler bozulsa da yılmaz
koyulabilirsen işe yeniden
döküp ortaya varını yoğunu
bir yazı turada yitirsen bile
yitirdiklerini dolamaksızın dile
baştan tutabilirsen yolunu
yüreğine sinirine dayan diyecek
direncinden başka şeyin kalmasa da herkesin
bırakıp gittiği noktaya
sen dayanabilirsen tek
herkesle düşüp kalkar erdemli kalabilirsen
unutmayabilirsen halkı krallarla gezerken
dost da düşman da incitemezse seni
ne küçümser ne de büyültürsen çevreni
her saatin her dakikasına
emeğini katarsan hakçasına
her şeyiyle dünya önüne serilir
üstelik oğlum Adam Oldun demektir.

Rudyard Kipling

25 Mayıs 2013 Cumartesi

"Ağırdır sevmelerim, Her yürek taşıyamaz.. Büyüktür umutlarım, Her omuz kaldıramaz.."



Vicdanla birlikte.. "şeref" ararım ben sevdiklerimde;
Her zaman doğru değildir  elbet seçimlerim..
Zaman gelir "şerefsizleri" de severim..
Her yerde gözüm kulağım vardır benim.
"Eksik söylemek yalan söylemek değildir !" mantığındaki
Beni değil kendini kandırır yalnızca...
Bilmezden gelişlerim aptala yatışlarım
Kaybetme korkumdan değil, karşımdakilerin yalan söyleme potansiyellerine olan merakımdandır.
"inkar" olmaz benim hayatımda..
Yaşananı "yaşanmamış" saymam
Sayanları da saymam...
Kelimelere sığmaz sayfalar sürer beni anlatmak
Ama ne kadar anlatılırsa anlatılsın;
Yaşayan bilir beni..
Yaşamayan anlamaz...
"Ağırdır sevmelerim, Her yürek taşıyamaz..
Büyüktür umutlarım, Her omuz kaldıramaz.."

Nazım Hikmet/Ran

23 Mayıs 2013 Perşembe

Nikah Yüzüğü:)


Nikah Yüzüğü:)
Kuyumcuya giren kadın:
'şu nikah yüzüğümu kesip bana bir çift küpe yapar mısınız? ' diye sormuş.
Kuyumcu yüzüğü eline alıp bakmis, yüzüğün üstünde seni seviyorum yazıyormus.
Kuyumcu 'hanfendi nden yüzüğü kestirmek istiyorsunuz? Belki bi hatirası var?' diye sormus. Kadin 'bu benim nikah yüzüğüm eşimden ayrıldım şimdi küpe istiyorum. 'seni' kelimesini küpenin bir tanesinde 'seviyorum' kelimesi de diğerinde olsun. Kuyumcu yine sormus neden acaba? Kadın kuyumcuya acı ile gülümsemiş ve;

ileri de böyle cümlelerin bir kulağımdan girip diğerinden çıkacağını göstermek için demiş..)

22 Mayıs 2013 Çarşamba

EĞER-KEŞKE...


Eğer, herkes soğukkanlılığını kaybedip seni suçladıgı zaman, sen soğukkanlılığını koruyabilirsen;
Eğer, herkes senden şüphelendiği halde onların bu şüphesini müsamaha ile karşılayabilirsen;
Eğer, bekleyebilir ve beklemekten yorulmazsan; yahut iftiraya uğrar da, iftira ile mukabelede bulunmazsan; ve aynı zamanda ne cok uysal ne de çok akıllıca bir tavırla konuşmazsan;
Eğer, düşünebildiğin halde düşüncelerin kölesi olmazsan;
Eğer, felaket ve saadetle yüzleşebilir ve bu iki sahtekarı aynı surette karşılayabilirsen;
Eğer, hayatını vakfettiğin şeylerin yıkılışını seyredebilir ve eğilip kırık aletlerle onu tekrar kurabilirsen;
Eğer, iş işten geçtikten sonra kalbini, sinirlerini ve vücudunu tekrar tam faaliyetle seferber edebilip gayene ulaşmaya çalışabilirsen; ve sana "dayan!" diyen iradenden baska hiçbir şeyin kalmadığı zaman dişini sıkmasını bilirsen;
Eğer, halk tabakasıyla konuştuğun halde faziletlerini koruyabilirsen; yahut krallarla dolaştığın halde gururlanıp benliğinden kaybetmezsen;
Eğer, ne sevdiğin dostlarının, ne de düşmanlarının sözleri seni incitmezse;
Eğer, herkesi sayabilir fakat kimseye fazla bağlanmamayı bilirsen;
Eğer, her dakikanın altmış saniyesini doldurabilirsen;
O zaman artık adam olduğunu düşünebilirsin.

Keşke; Göz göze geldiğim an tutsaydım onu kolundan,
Keşke; Keşke hayatı daha çok zorlasaydım,
Keşke; Daha çok baksaydım ağlarken gözyaşımın doyulmaz tadına,
Keşke; Anneme daha çok sarılsaydım,
Keşke; Vazgeçmeseydin benden , ben bütün özlemlerimle sana sokulmuşken,
Keşke; Ayağım takılmadan yürüyebilseydim bu hayatta,
Keşke; Beni düşünmediğine dayanabilecek kadar büyümüş olsaydım,
Keşke; Yalnız uyumak, dikenli bir yatakta çıplak yatmak kadar acı gelmeseydi bana,
Keşke; Git dediğinde arkama bakmadan gidebilecek kadar vazgeçmiş olsaydım senden,
Keşke; Yağmurda üşütüp hasta olana dek dolaşabilseydim, ayaklarım tutmayana kadar beklemeseydim,
Keşke; Yanından geçtiğim minik çocuğun ellerini ısıtabilseydim,
Keşke; Hayat bu kadar ağlarını örmemiş olsaydı hepimiz için,
Keşke; Babamın uykusunda tatlı rüya olsaydım, evini bırakan çirkin çocuk değil,
Keşke; Bırakıp gidecek kadar cesur olsaydım herşeyi,
Keşke; Keşke ayrıldığını sandığım yollar, içimdeki ülkenin en güzel yamacında birleşse,
Keşke; Keşke vazgeçtiklerim tatlı yaramaz çocuklar gibi bekleyip , yakalasalar beni yolun kenarında,
Keşke; Keşke birini vereceği bütün acılara katlanacak kadar sevseydim,
Keşke; Yüzümdeki her kırışıklığın yaşanan bir tecrübe gibi bir anlamı olsaydı şimdi, sadece kırışıklık değil,
Keşke; "Bırak gel" diyebilecek kadar cesur olsaydın,
Keşke; Özlediğimiz biri olsa her zaman, yanındayken bile özlediğimiz,
Keşke; Daha çok kapı açılsa , içine girip her kokuyu alabileceğim odalar bitmese,
Keşke; Zaman yakalamaya çalıştığım küçük bir bisiklet olmasaydı; ben bisikletimle yetişseydim her yere, yetmedi adımlarım yetişmeye,
Keşke; Denize bıraktığım küçük bir kan pıhtısı olmasaydı yavrum, ellerine dokunabilseydim şimdi keşke...
Keşke; Yanmış bir şehirde yapayalnız bırakmasaydım gecelerimi,
Keşke; Daha çok yıldızlara bakabilseydim yıldızlar bu kadar solup, kaybolmamışken,
Keşke; Okulun arkasında ben de içip içip sarhoş olsaydım yanımdakilerden korkmadan,
Keşke; Evin damında gecenin bir yarısı çay demleyip yıldızlara bakarken daha çok ağız dolusu gülebilseydik,
Keşke; İçimdeki hüzün denizi kocaman görkemli, gürültüyle akan bir şelale olsa,
Keşke; Annem bizi bırakıp giderken yanında olabilseydim,
Keşke; Kaçırdıklarım bir sabah yanımda oluverse,
Keşke; Keşke daha çok sindire sindire, ağzımıza burnumuza bulaştıra bulaştıra yaşayabilseydik bu hayatı,
Keşke; Hayallerimin peşinden gitseydim,
Keşke; Kimse ‘Keşke’ demeden yaşasa,
Keşke; Keşkelerimizi tek tek tüketecek kadar vaktimiz olsa…
Keşke; keşkelerimiz bu kadar çok olmasaydı,

21 Mayıs 2013 Salı

HZ.MUHAMMED (ALEYHİSSALÂTU VESSELÂM)...



-Daima düşünceliydi.
-Susması konuşmasından uzun sürerdi.
-Lüzumsuz yere konuşmaz; konuştuğunda ne fazla, ne eksik söz kullanırdı.
-Dünya işleri için kızmazdı.
-Kendi şahsı için asla öfkelenmez ve öç almazdı.
-Kötü söz söylemezdi.
-Affediciliği tabii idi. İntikam almazdı.
-Düşmanlarını sadece affetmekle kalmaz, onlara şeref ve değer de verirdi.
-Kendisini üç şeyden alıkoymuştu:
-Kimseyle çekişmezdi. Çok konuşmazdı. Boş şeylerle uğraşmazdı.
-Umanı umutsuzluğa düşürmezdi.
-Hoşlanmadığı birşey hakkında susardı.
-Hiç kimseyi ne yüzüne karşı, ne de arkasından kınar ve ayıplardı.
-Kimsenin kusurunu araştırmazdı.
-Kimseye hakkında hayırlı olmayan sözü söylemezdi.
-Yanında en son konuşanı ilk önce konuşan gibi dikkatle dinlerdi.
-Bir toplulukta bulunduğu zaman bir şeye gülerlerse, o da güler; bir şeye ederlerse, o da onlara uyarak hayret ederdi.
-Gerçeğe aykırı övgüyü kabul etmezdi.
-Her zaman ağırbaşlıydı.
-Konuşurken çevresindekileri adeta kuşatırdı
-Kelimeleri parıldayan inci dizileri gibi tatlı ve berraktı.
-Yürürken beraberindekilerin gerisinde yürürdü; Ayaklarını yerden canlıca kaldırır, iki yanına salınmaz, adımlarını geniş atar, yüksek bir yerden iner gibi öne doğru eğilir,vakar ve sükunetle rahatça yürürdü.
-Kapısına yardım için gelen kimseyi geri çevirmezdi.
-Bir gün kendisinden yaşça küçük bir dostunun omuzlarından tutarak şöyle demişti: "Sen dünyada garip bir kimse yahut bir yolcu gibi ol!"
-Her zaman hüzünlü ve mütebessim bir haletle dururdu.
-Adet üzere sarfedilen hiçbir kötü sözü ağzına almamıştı.
-Sıkıntılı hallerinde kabalaşmaz, bağırmazdı.
-Fakirlerle birlikte yerdi; öyle ki onlardan ayırt edilemezdi.
-Önüne ne konulursa yerdi.
-Sade kıyafetler giyer, gösterişten hoşlanmazdı.
-Konuşurken yüzünü başka tarafa çevirmez, bulunduğu mecliste ayrıcalıklı bir yere oturmazdı.
-Sabahları evinden çıkarken şöyle söylerdi. "İlahî, doğru yoldan sapmaktan ve saptırılmaktan, kanmaktan ve kandırılmaktan, haksızlık etmekten ve haksızlığa uğramaktan, saygısızlık etmekten ve saygısızlık edilmekten sana sığınırım.”
-Sıradan değildi; ama sıradan insanlar gibi yaşardı.
O, HZ. PEYGAMBER’ di. (ALEYHİSSALÂTU VESSELÂM). 

düşüne düşüne gülelim...



Eyy kadın..
Bırak saçını süpürge etmeyi..
Süpürgene bin ve Uç :))


Senin için ölürüm' diyordun ya ; haklıymışsın. 'Benim için öldün'

Keşke Çin'de yaşasam. Aşk acısı diye birşey yok. Terk mi edildin? Hoop aynısından sürüyle var ohh miss gibi.

Saçının bir teli için dünyayı yakarım diyen adam, o saç teli yemekten çıktığında kadının dünyasını başına yıkıyor ne ayak ?

zengin babayı hayırsız evlatorta halli memuru süslü avrat
fakir işçiyi kuru inat
varlıklı esnafıda hovardalık bitirir


Her insan huzur verir... kimileri gelince, kimileri gidince.

Çocukken Tarzanı neredeyse çıplak seyrettik,
Külkedisi eve gece yarısından sonra gelirdi,
Pinokyo yalan söylerdi, Alaaddin hırsızdı,
Batman arabayı saatte 300 km. hızla kullanıyordu,
Pamuk prenses 7 herifle birlikte yaşıyordu, Red kitin ağzında mütemadiyen sigara,
Temel reisde pipo ve dövmeler vardı, Pacman hapları yutup dijital müzikle patlayıp koşturuyordu
Kimse bizim nesilin normal olmasını beklemesın

Devlet çevremdeki malları bilse yemin ederim 'mal beyanı' ister.. vergi yükünü demiyorum bile

Eski sevgilini geri istiyorsan, "hala seni seviyorum" diye msj gönder. Dönerse senindir. Dönmezse 'halama göndermiştim' dersin


Angaralıya sormuşlar 3G nedir demişler?
cevap: gar ,gış ,gıyamet demiş
Her anne güzel çocuk doğurur ama benim annem bunu abartmış :)

Türk usulü tamirat 4'e ayrılır: 1- İçini açıp üflemek, 2- Vurmak, 3- Kapatıp açmak 4- kaldır at.

kılıbık erkekle maço erkek arasında 10 dakika vardır..
kılıbık erkek karısının istediğini hemen yapar,
maço erkek 10 dakka sonra...

Bundan sonra bende siyaset yapıcam :)))
Hiç bir cadı süpürgesiz kalmayacak
Hamilelik 3 aya inecek...
Sigara kanser yapmayacak...
Düğünlerde halaya kalkmak zorunlu olmayacak
Pi sayısı bundan sonra 3 olacak, kalan 0,14 fakir fukaraya dağıtılacak...
Hafta sonu tatili 5 gün olacak...
Teneffüsler 40 dk, dersler 10 dk olacak...
Okeye dördüncü aranmayacak, kahvehaneler sigortalı dördüncü oyuncu çalıştıracak :))


Düşünsenize, herkes annesinin TANIMADIĞIN İNSANLARLA KONUŞMA SAKIN sözüne uymuş olsaydı,
şimdi kimse birbirini tanımıyordu.. :)))


Aslında annem seni anlatır dururmuş çocukluğumda, meğer her masala seni anlatarak başlarmış. 'Bir varmış, bir yokmuş'

Uykumu çalıp uyuyanlardan nefret ediyorum.
Bir kadının en mutlu olduğu an , kendisinden şişman bir kadın gördüğü andır :

Ayna Benim En İyi Dostumdur,
Ben Ağlarken O Asla Gülmez..
Zaten Gülerse Korkudan Altıma Yaparım :)


Bendeki yerini herkes kendi belirler bir bakarsın Sol'umdasın bir bakarsın Yol'undasın


Her annenin çocuğunda sevmediği bir taraf vardır, oda ''baba tarafı'' dır


Annem misafire "bunu saymıyorum yine gel" deyince sırf bilgi amaçlı "ben saydım hepsini, 600 oldu.hep geliyor bu" dedim. ayıp mı oldu acaba.


"Seni Seviyorum" demek kolay.Asıl zor olan 'Şemsi paşa pasajında,kırk kulpu kırık tunç tas has hoş kayısı hoşafı' diyebilmek :)

Akıl hastanesine kapatılan şizofren bağırır "siz beni bu odaya hapsettiğinizi zannediyorsunuz.Ben sizi odanın dışına kilitledim.

bir erkeğin telefon rehberindeki yerimiz:
evlenmeden önce AŞKIM
evlendikten sonra EŞİM
5 yıl sonra EV


ihtiyacım olduğunda elimi tutmayanın,aklına estiğinde,NASILSIN? sorusuna verecek tek cevabımdır:
SANA NE...


Teyze Anne yarısıysa 4 teyze anneanne yapar.
Amca baba yarısıysa 2 amca artı 2 teyze babaanne yapar.
Görümceyi de hesaplıcam az bekleyin....

Neymiş efendim, gençlerin çoğu banyoya ve tuvalete bile telefonla giriyormuş, yok öyle bişey ya. Ben şimdi ona cevap yazardım da şampuan bulaşmasın.

Bir erkeğin ne kadar tehlikeli olduğunu görmek için, maç izlerken kanalı degiştirmek yeterlidir :)))

Düşenin dostu olmaz diyorlar.Sanki ayakta duranın var..

Benimle bir sorununuz varsa, sebebi size aittir...

İçerken araba kullanmayın Bir yere çarparsanız biranız dökülür, ziyan olur

Bir kadın
-PARDON ANLAMADIM.. diyorsa
bu, söylediğin şeyi anlamadığı anlamına gelmez..
Sana değiştirmen için ikinci bir şans veriyordur...


sen bunu okurken hayatından 3 saniye çaldım..
4 oldu
5 oldu
6
7
8
....
SÜTTEN ÇIKAN BÜTÜN KAŞIKLAR AK'TIR
ÖNEMLİ OLAN İÇİNDEN ÇIKTIĞIN SÜTÜ AK BIRAKMAKTIR..!


Erkeğin vedası 'devrim' gibidir, yenilikleri getirir,
Kadının vedası 'darbe' gibidir, her şeyi bitirir..


Her kadına sahip olmaya calışan adam,
Bir kadına hasret kalır!
Bir kadına sahip olan adam;
Her kadını kendine hayran bırakır.



bulaşıkları yıkadıktan sonra, olimpiyatlarda altın madalya kazandığını zanneden kişiye erkek denir...


İNSANLAR 3 ŞEYİN KIYMETİNİ BİLEMİYORLAR..
- BOŞ ZAMANLARININ
- SAĞLIKLARININ
- BİDE BENİM :))


Benim sana verebileceğim pek bir şey yok aslında...Çay var içersen...Ben var seversen... yol var gidersen....


Komik İnsanlar;
Sizi hep güldürürler,
- Komiktirler,
- Her zaman yanınızda olur, size destek olurlar,
- En iyi arkadaşınız, kankanız olurlar,
- Hep gülerler,
- Dertleri yokmuş gibi davranırlar,
- Ve dertleri olduğunu birisi fark etmeden ve sormadan dertlerini anlatmayacak kadar naif ve utangaçtırlar aslında,
- Bu yüzden dertleri yok sanırsınız ve sormazsınız bile,
- Yalnız kalırlar,
- Çünkü çoğu insan onlarla moral bulmak, gününü değerlendirmek, gülmek veya eğlenmek için konuşur,
- Ertesi gün kimsenin aklına bile gelmezler,
- Bunun farkına varırlar, hayattan soğurlar, acı çekerler ve mutluymuş numarası yapmaya devam ederler.
- Nerden mi biliyorum ? e ben de onlardan birisiyim be gülüm :)