BABA BİR MASAL ANLAT BANA…
Ben yine telaşsız yaşayayım. Baharlarım
acısız dursun tomurcuğa. Beraber Pazar alış verişlerinde elmalar beğenelim. Ve
sen hiç ihmal etme bir poşet beyaz leblebimi..
Artık büyümeyeyim! Hiç değilse şimdi
dursun zaman. Saçlarındaki beyazlıklar da böyle kalsın. Gözlerindeki hüzün
perdesi grileşiyor her gün…
Hadi baba, ben yine o Ankara kışındaki
kızın olacağım bu akşam. Sen cebindeki bozuk paraları ellerime tutuştur. Cuma
akşamları gözlerine bakıp; “ lütfen baba, bu akşam dokuzda gitmeyeyim yatağa”
diyeyim.
Altıncı yaş günümde ki o yeşil bebeği
almadım say ve kocaman paketle yeniden zıplat yüreğimi.
Artık istemiyorum büyümeyi… hiç değilse
şimdi dursun zaman. Ben büyüdükçe masallar yalanlaşıyor. Her masal, kendi
yaşadıklarımızın içinden çıktıkça; geriye sadece acı kalıyor baba!hadi, sen bir
masal anlat bu gece. Say ki hiç olmadı acılarımız. Ben büyümedim. Hala sağ
dizinde uyuklayan kabarık saçlı kızınım… ve kumbaramdaki hüzünlere sevinç
eklemek istiyorum bu akşam.
Büyük istekler, küçük mutlulukları alıyor
görüş fikrimizin perdesiz penceresinden. Masallara vakit kalmıyor;çünkü artık
hayatın kahramanı oluveriyoruz hiç farkında değilken… ama ben hala, yıllar
sonra biraz yoksul çocukluğumu özlüyorum. Kardeşim doğduktan sonra eve gelen o
sihirli ama vakur telaşı.. daha bir çocukken; kucaklarınızdan inip, abla
oluverdiğim o eşsiz zamanları. Ağaçkakan kuşunun o güzel gülüşünü taklit
etmeyi. Lambada eteğimi… yap bozlarımı.
Tezgaha boyum varmazken inatla sandalyeye
çıkıp; büyük bir gururla yıkadığımı sandığım bulaşıkları. Ve annemin bana
hissettirmeden;onları yeniden yıkadığı eylül Ankara ikindileri….
Kaf dağı çok mu uzak şimdi baba? Zümrüdü
Anka kuşunu neden dönemez uzaklara uçurduk. Rapunzelin saçları hala . değil mi
uzun ve üç salatalık güzeli , pinokyo, peter neden burada değiller artık baba??
Şimdi törensiz, farkında olmadan tuğla
gibi kitaplar almış boya kitaplarımın incecik ama dolu karelerinin acemice
boyanmış raf düzensizliğini. Bu gün masamın çekmecesine takıldı gözüm ne zaman
kaldırdım keçeli kalemlerimin boyası akmış gazete kupürlerini ; inan hiç
hatırlamıyorum baba!
Büyümek, o çılgın şarkılar eşliğinde
eteklerimi havalandırmayı, boya kalemlerimi, senin gülen gözlerini aldı
avuçlarımdan. Geriye, kocaman evin büyük metre karesinde kendini çok çalışmaya
adamış bir büyük, kocaman kız; yaşlanmış saçlarına kırlar düşeli nice olmuş bir
yorgun adam getirdi. Şimdi aynı evde birbirlerine ayıracak kocaman vakitleri
yok baba kızın… günaydın, iyi çalışmalar, kahve içer miydin, ve çok nadiren
birbirlerine ayırabildikleri iki üç küçük saatsiz zamanlar geriye kalan….
Bu gece sen bana bir masal anlat kır
saçlı adam! Sanma ki şimdi bitirdiğim onca kalın kitap özletmiyor, komik
buluyor senin uydurduklarını.
Hadi, dursun şimdi zaman! Gel de
kumbaramı açalım artık. İçinde onca birikmiş çocukluk özlemine inat; senin
astar cebinde belki kalmış olan sevinçlerden atalım baba. Say ki ben hiç
büyümedim. Sen yaşlanmadın. Anka kuşunu, kaf dağını, heydinin çoban arkadaşını
çok özledim ben baba! Hadi , hadi bir masal anlat bana…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder