27 Ocak 2014 Pazartesi

Mor Menekşeden Çıkan Ders


Kendini bildi bileli mor menekşeyi çok severdi. Çocukluğunun geçtiği iki katlı evin bahçesinde bahar geldiğinde mor mor açar, mis gibi kokarlardı. Annesi mor menekşeleri hep duvar kenarına dikerdi. Gölgeyi sever menekşeler derdi. Oysa; öğretmeni bitkilerin güneş ışınları ile fotosentez yapığını anlatmıştı onlara. Bitkiler güneş ışığına muhtaçtı. Mor menekşeler ne tuhaf bitkilerdi...
- "Her bitki güneşi severken, onlar neden gölgeyi tercih ediyorlar?" diye düşündü, durdu Hande...
Küçük, ufacık aklı ile aslında menekşelerin diğer çiçeklerden farklı olduğunu keşfetmişti, işte belki de menekşeler bu yüzden bu kadar güzeldi. Küçücük kafası o gün herkesden farklı olursan, bu hayatta değerli olursun yargısına varmıştı. Daha o yıllarda farklı olmak için uğraş vermeye başladı.
İlk, kimsenin yanına oturmadığı, "Hacerin yanına oturmak istiyorum öğretmenim." diyerek başladı farklılıklarla süren hayatı.Hacer bile şaşırmış, şaşkın şaşkın bakıyordu onun yüzüne. Hacer, çok dağınık, biraz anlama zorlukları olan problemli bir ailenin kızı idi.
Hande ise; mühendis Kamil Beyin biricik kızı... Öğretmen, pek oturtmak istemedi önce Hacerin yanına Handeyi... Hande, ısrar ediyordu Hacerin yanına oturmak istiyordu. Daha sonra
bir tatsızlık çıkmasın diye öğretmem Hande in annesini çağırdı. Annesi eve geldiklerinde Handeye sordu:
- "Neden yavrum Hacerin yanına oturmak istiyorsun?"
Hande cevap verdi: "Geçen baharda menekşeler ekiyorduk hani anne, o gün sen bana menekşeler güneşi sevmez demiştin. Oysa, her bitki güneşi sever. Menekşeler farklı...
Belki de bu yüzden bu kadar güzeller... Hacerin yanına kimse oturmak istemiyor. Ben farklı olmak istiyorum.Belki, Hacer de güzeldir,onu fark etmek . istiyorum." dedi.
Hande in annesinin ağzı açık kalmıştı. İlkokul 4 .sınıf öğrencisi kızının olgunluğuna hayran kalarak :
- "Peki kızım, kimin yanında istersen oturabilirsin." dedi.
Pazartesi, Hande Hacerin yanında oturmaya başladı. Hem Hande tedirgindi, hem Hacer... Birbirleri ile hiç konuşmuyorlardı. Diğer kızlar da soğumuştu Handeden. Nasıl Hacer gibi dağınık, bir şeyi iki kere anlatma ile anlayan fakir bir kızın yanına oturmayı istemişti?
Doktor Cemal beyin kızı Esin idi en çok alınan...Anne babaları her hafta sonu görüşüyorlar, Hande ve Esin birlikte oynuyorlardı her Pazar... Nasıl olur da kendi yerine Haceri seçerdi? Çok gururu kırılmıştı Esinin... Hande ile konuşmuyordu. Bir gün, Hande ve ailesi, Esinlerle dağ köylerinden birinde gerçekleştirilecek bir panayıra katılmak için sözleştiler..
Hande, gene Esinin somurtacağını bildiği için gitmek istemiyordu. İçin için de Hacere kızmaya başlamıştı, arkadaşları ile arasının bozulmasına sebeb olmuştu. Neden sanki bu kadar dağınıktı, neden her şeyi iki kerede anlıyordu, yoksa aptal mıydı? Sonra menekşeleri hatırladı. Hemen düşüncelerinden utandı. Hacer, farklı diye yargılamamaları gerekiyordu. Hacerin kimsenin bilmediği güzelliklerini keşfedecekti. Buna tüm gücü ile inandı. Tam umduğu gibi olmuştu. Esin, somurtarak karşısında oturuyordu. Hande ile konuşmuyordu. Hande, canını sıkkınlığından biraz dolaşmak için annesinden izin aldı. Köy yolunda yürümeye başladı. Hava iyice soğumuş ve ayaz iyice artmıştı. Kar atıştırmaya başlamıştı. Hande karı çok seviyordu. Yürüdü, yürüdü... Köye gelmişti... Bir evin önünde durdu. Evin penceresindeki saksıya gözü ilişti.
Gözlerine inanamıyordu, bunlar mor menekşelerdi... Ama kıştı ve menekşeler soğuğu hiç sevmezlerdi, eve doğru bir adım attı, kapıda beliren gölgeyi çok sonra fark etti. Bu Hacer idi.
Handeye gülümsüyordu... "Hoşgeldin Hande" dedi Hacer, . biraz ürkek "Buyurmaz
mısın?" Şaşkınlıkla kapıya doğru ilerledi Hande ve içeri girdi. Oda, sıcacıktı. Odun sobası her yeri ısıtmıştı. "menekşeler" diyebildi sadece Hande, "bu soğukta???" Hacer gülümsedi: "Onlar annem için, annem onları çok sever." Sonra yatakta yatan kadını fark etti Hande.
- "Annen hasta mı?" dedi.
Hacer: "Evet, 2 sene önce felç oldu, ona ben bakıyorum. Bizim kimsemiz yok. Birtek ineğimiz var, onunla geçiniyoruz ama tüm işler bana baktığı için . derslere çalışacak pek vaktim olmuyor." dedi Hacer utanarak... Bir de dedi: "Bizim köyden şehre araç yok, bu yolu her gün yürüyorum o yüzden de çok yorgun okula geliyorum dersleri anlamakta güçlük çekiyorum."
Hande in gözleri dolmuştu... Dışarıdan gelen ses ile kendine geldi. Annesi onu arıyordu. Çok merak etmiş olmalıydı... Dışarıya koştu ve annesine sarıldı,ağlıyordu... Bir müddet sonra "Anne, bu Hacer!" diye . tanıştırdı sıra arkadaşını... Hacerlere gidip Hacerin yaptığı sıcak çorbadan içtiler birlikte. Hande, annesine anlattı Hacerin hayatını, ağlıyarak. "Bir şeyler yapalım
anne"dedi...O hafta, annesi ve Hande, Hacerlere gidip annesi ve Haceri kendi evlerine taşıdılar... Hacer, artık Handelerden okula gidip geliyordu. Ne dağınıktı, ne de aptal... Sınıfın en iyi öğrencisi olmuştu... Seneler geçti... Hacer ve Hande bir arkadaş değil, bir kızkardeşlerdi
artık...
Mor menekşeler Handeye Haceri armağan etmişti... Hacere ise; hem Handeyi, hem hayatı...
Seneler sonra ikisi de evlendi... Hacer şimdi bir doktor...
Handeden vicdanın ne kadar önemli olduğunu öğrendi. Hastalarına vicdanı ile birlikte şifa dağıtıyor...
Hande ise; bir öğretmen...Çocuklara farklı olan şeyleri sevmeyi de öğretiyor... Bir kızı var.
Adı: HACER MENEKŞE...
Hayatta en çok sevdiği iki şeye birini daha ekledi Hande. Hacer Menekşe, teyzesi Haceri çok seviyor ve annesine teyzesi için her gün teşekkür ediyor...


HERŞEY, SEVİNCEYE KADAR FARKLIDIR.... SEVDİKTEN SONRA İSE; SEVGİNİN DİLİ HEP     AYNIDIR..

2 yorum:

  1. Çok ama çok güzel bir hikaye.
    Keşke bu hikayeden birşeyler anlayabilsek ve hayatımıza katabilsek.
    Çok teşekkürler canım :)
    Yüreğine sağlık :)

    YanıtlaSil
  2. Çok güzel bir hikaye, bana lise yıllarımda kompozisyon dersinde yazdığım duygusal bir öyküyü okuyan edebiyat öğretmenimin veli toplantısında babama "kızınızın psikolojik sorunları olabilir, aşırı duygusal" deyip nasıl kalbimi kırdığını hatırlattı. Sevgili Alanay, senin kalbini kimse kıramasın. Lütfen yazmaya devam et... Sevgiler!

    YanıtlaSil