30 Ekim 2013 Çarşamba

Neden böyle olduk ?


Neden böyle olduk ?
Benim çocukluğumda annelerimiz çalışmazdı.
Okuldan eve geldiğimde boynumdaki anahtarla kapıyı hiç açmadım.
Hatta babanım bile anahtarı yoktu. Annem evimizin bir parçası gibiydi,hep evdeydi.
Her yere birlikte giderdik, zaten öyle çok da gidilecek bir yer yoktu ki
En büyük eğlencemiz sokaklarda oynamaktı.
Sokakta oynamak diye bir kavram vardı yani.
Cafelerde, alış veriş merkezlerinde buluşmazdık.
Okula arkadaşlarımızla gider, birlikte çıkar, oynaya, zıplaya yürüyerek gelirdik.
Servis falan yoktu. Ayakkabılarımız eskirdi.
Hatta öyle olurdu ki; çantalarımızı kaldırımlara koyar oyuna bile dalardık.
Annelerimiz bu durumu bildiklerinden,
kardeşlerimizle bizlere ekmek arası bir şeyler hazırlar gönderirdi.
Mahallemizdeki teyzeler annemiz gibiydi. Susayınca girer evlerine su içerdik.
Ya da pencereden bir sürahi bir bardak uzatır, hepimiz aynı bardaktan kana kana içerdik.
Kısacası evine girip gelen (ki sadece çişi gelen giderdi evine) elinde mutlaka yiyecekle dönerdi.
Anneleri o arada çocuğuna verdiği şeyden bizlere de gönderirdi.
Bu bazen bir kurabiye bazen bir meyve olurdu.
Cebimizde harçlığımız olduğunda düşmesin diye çıkarır çantamızın üstüne koyar oyun bitince geri alırdık.
Çok garip ama kimse almazdı. Sokaklarımız evimiz kadar güvenli idi.
Düşünce kaldırırlar, kavga edince barıştılırdık. Polisler gelmezdi
kavgalarımıza, zabıtlar tutulmazdı.
Sonra kavgalarımız da öyle ustura, falçata ile olmaz,
onlar nedir bilmezdik bile, asla kanla falan da bitmezdi,
en fazla saçlarımızdan çeker, hayvan adları sayar, tekme atar, yine oyuna dalardık.
Birbirimizin suyundan içer, elmasına diş atardık.
Misket oynamaktan parmaklarımız kanar yine de mikrop kapmazdık.
Azar işitip, acillere taşınmazdık.
Düşerdik ekmek çiğner basarlardı alnımıza, oyuna devam ederdik.
Röntgenlere, ultrasonlara girmezdik.
Ben bizim çocukluğumuzu çok özledim.
Sokaklarımız ruhsuzlaştı sanki.
Komşumu tanımıyorum ama evinin camında temizliğe gelen kadını haftada bir görür kolay gelsin der konuşurum.
Onun dışında orada kim oturur hiç bilmem.
Evimizi kendimiz temizlerdik, kapı silmece; bilmem kaç kuruş
hepimizin elinde bezler güle oynaya bitirirdik işleri.
Evlerimiz var içinde yaşayan yok.
Parklarımız var içinde oynayan çocuk yok.
Ama her yıl sökülüp yenilenen kaldırımlar, lüks binalar, ışıl ışıl vitrinler, girip çıkan yapay insanlar…
Ruh yok, buz gibi buz, bu biz değiliz..
Tahta iskemlelerimiz de oturan yaşlılarımız, onlara dede, nene diye hatırını soran çocuklarımız yok oldu.
Ben kapılarında ” vale ” lerin, ” bady ” lerin beklediği yerlerden hep korkmuş çekinmişimdir.
Kapısını çarparak örtüyor diye çocuğuna kızıp, taksidini bitiremediği arabanın anahtarını, hiç tanımadığı birine vermek ters gelir bana.
Benim değildir bu kültür.
Ne ruhuma, ne kültürüme ne de cüzdanıma hitap eder.
Nedir bunlar?
Reklamlarla desteklenen beyni, ruhu ele geçirilmiş insanlar olduk.
Birbirimize yabancı, yalnızlıklarımızla yaşar olduk.
İyi de neden böyle olduk ?
Biz mi istemiştik?
Yoksa hak mı ettik?
Ya sizce ?

resim kaynak

29 Ekim 2013 Salı

Benim Annem!



Yere yatmış, deli gibi tepiniyor ve boğazım acıyana kadar haykırıyordum; çünkü koruyucu annem oyuncaklarımı toplamamı istemişti.

“Senden nefret ediyorum.” dedim. Altı yaşındaydım ve neden bu kadar öfkeli olduğumu o zamanlar anlayamıyordum.

İki yaşımdan beri koruyucu ailelerle yaşıyordum. Asıl annem imkânsızlıklardan dolayı beş kız kardeşime ve bana bakamamıştı. Bize yardım edecek bir babamız ya da başka birisi olmadığı için her birimiz bir koruyucu ailenin yanına yerleştirilmiştik.

Kendimi çok yalnız hissediyordum. Kafam da çok karışıktı. İnsanlara içimde duyduğum acıyı nasıl anlatacağımı bilemiyordum. Duygularımı ifade etmek için bildiğim tek yol öfke nöbetleri idi.

Kötü davranışlarım yüzünden bu koruyucu annem de daha öncekiler gibi beni yetimhaneye geri gönderdi. Dünyada hiç kimse beni sevmez diye düşünüyordum.

Sonra Kate McCann ile karşılaştım. O zaman yedi yaşındaydım. Hiç kimsenin ömür boyu benimle birlikte yaşamak isteyeceğini hayal bile edemiyordum.

O gün Kate beni gezdirdi. Birlikte çok iyi vakit geçirdik; ama onu tekrar göreceğimi sanmıyordum.
Birkaç gün sonra bir sosyal çalışma uzmanı yetiştirme yurduna gelerek Kate’in beni evlat edinmek istediğini söyledi. Sonra da bana, anne baba yerine sadece bir anne ile birlikte yaşamak isteyip istemeyeceğimi sordu.

“Bütün istediğim beni sevecek birisi.” diye cevap verdim.

Bir sonraki gün Kate tekrar geldi. Bana evlat edinme işlemlerinin sonuçlanmasının bir yıl süreceğini; ama yakında onun yanına taşınabileceğimi söyledi. Hem heyecanlıydım hem de korkuyordum. Kate ve ben birer yabancıydık... Beni yakından tanıdığında fikrini değiştirip değiştirmeyeceğini bilemiyordum.

Kate, korkumu fark etti. “İncindiğini biliyorum.” dedi ve bana sarıldı. “Korktuğunu da biliyorum. Ama sana söz veriyorum. Seni hiçbir zaman geri göndermeyeceğim. Biz bir aile olduk artık.”

Gözlerinin yaşardığını gördüm ve şaşırdım. Sonra onun da benim kadar yalnız olduğunun farkına vardım.

“Peki... Anne.” dedim.

Bir sonraki hafta yeni anneannemi, dedemi, teyzemi, dayımı ve kuzenlerimi tanıdım. Tanımadığım yabancıların sanki beni seviyorlarmış gibi bana sarılmaları çok tuhaftı.

Üçüncü koruyucu annemin evine taşındığım zaman hayatta ilk kez kendime ait bir odam oldu. Odamda güzel duvar kâğıtları, onlara uygun bir yatak örtüsü, antika bir tuvalet masası ve büyük bir elbise dolabı vardı. Tüm elbiselerimi bir torba içinde getirmiştim. Annem:

“Üzülme, sana hoşuna gidecek birçok elbise alacağım.” dedi.
O gece kendimi güvende hissederek uyudum. O evden ayrılmak zorunda kalmamak için dua ettim.

Annem, benim için birçok güzel şey yaptı. Beslemem için ev hayvanları aldı. Bana binicilik ve piyano dersleri verdirdi. Ama benim içimdeki yaranın iyileşmesi için sevgi yeterli değildi. Onun benim hakkımda ne zaman fikrini değiştireceğini düşünüp duruyordum. “Eğer kötü davranırsam o da beni diğerleri gibi geri gönderir.” diye düşündüm.

Bu yüzden, o beni incitmeden, ben onu incitmeye karar verdim. Küçük şeyler yüzünden huzursuzluk çıkardım. İstediğim yapılmadığı zaman öfke nöbetleri geçirdim. Kapıları vurdum. Annem beni durdurmaya çalıştığı zaman ona karşı geldim. O, hiçbir zaman kontrolünü kaybetmedi. Bana sarıldı ve her şeye rağmen beni sevdiğini söyledi. Sinirlendiğim zaman beni trambolin üzerinde zıplatıyordu.

Onun yanına taşındığım sıralar okulda çok başarısızdım. Annem ödev konusunda çok disiplinliydi. Bir gün televizyon izlerken geldi ve televizyonu kapattı. Bana:
“Ödevini bitirdikten sonra izleyebilirsin.” dedi. Bu, beni çok sinirlendirdi. Kitaplarımı sağa sola fırlatmaya başladım.
“Senden nefret ediyorum ve artık burada yaşamak istemiyorum.” diye haykırdım.
Bana eşyalarımı toplamamı söylemesini bekliyordum. Yapmayınca:
“Beni geri göndermeyecek misin?” diye sordum.
“Davranışlarını beğenmiyorum; ama seni hiçbir zaman geri göndermeyeceğim. Biz bir aileyiz ve aileler birbirlerini asla bırakmazlar.” dedi.

O zaman farkına vardım. Bu anne diğerlerinden farklıydı. Beni bırakmayı düşünmüyordu. O, beni gerçekten seviyordu. Ben de onu sevdiğimi anladım. Ona sarıldım ve ağladım.
1985 yılında annem beni resmen evlat edindi. Bunu ailecek kutladık. Birisine ait olma duygusu çok hoştu; ama yine de korkuyordum. Bir annenin beni sonsuza kadar sevmesi mümkün müydü? Öfke nöbetlerim hemen yok olmadı; ama zaman geçtikçe seyrekleşti.

Bugün 16 yaşındayım. Not ortalamam 3,4. Dagger Point adında bir atım, dört kedim, bir köpeğim ve altı güvercinim var. İleride veteriner olmayı düşünüyorum.

Annemle birlikte vakit geçirmekten, alışverişe gitmekten ve ata binmekten çok hoşlanıyorum. İnsanlar, birbirimize ne kadar benzediğimizi söylediğinde gülümsüyoruz. Onun benim gerçek annem olmadığına kimse inanmıyor. Şimdi daha önceleri tahmin bile edemeyeceğim kadar mutluyum.
Büyüdüğüm zaman evlenip çocuklarım olsun istiyorum; ama bu olmazsa annemin yaptığı gibi evlat edineceğim. Bakıma muhtaç bir çocuk seçip onu asla bırakmayacağım. Annem beni bırakmadığı için çok mutluyum.


resim kaynak

28 Ekim 2013 Pazartesi

KADINLAR OLMASA...



Küçük bir erkek çocuk annesine sordu;
"Niçin ağlıyorsun ?"
"Çünkü ben kadınım" diye cevapladı annesi.
"Anlamadım!" dedi çocuk.
Annesi çocuğunu kucaklayıp
"Ve hiç bir zaman da anlayamayacaksın!" dedi.
Çocuk bu sefer babasına;
"Baba, annem niçin ağlıyor?" diye sordu.
Babanın cevabı;
"Bütün kadınlar Sebepsiz ağlayabilen yapıdadır"
Küçük oğlan büyüdü, yetişkin adam oldu ve hala kadınların niçin ağladıklarını keşfedemedi. Nihayet öldükten sonra cennete gittiğinde Allah'a sordu. "Allah’ım!" dedi "Kadınlar niçin bu kadar kolay ağlayabiliyorlar?"
Ve duasına karşılık bir ses duydu;

"Ben kadınları özel yarattım! Tüm yasamın ağırlığını taşıyabilecek kuvvette olmasına rağmen başkalarına teselli verecek kadar yumuşak omuzlar; doğumun acısına olduğu kadar doğurdukları evlatlarının nankörlüğüne dayanabilecek iç kuvvetini verdim. Başkalarının kuvvetinin kalmadığında devam edecek azmi, ailesinin hastalığında yorgunluğa papuc bıraktırmayacak kudreti verdim. Her türlü ağır şart altında ve hatta annelerini çok kötü incitmelerde çocuklarını sevmek duygusal ligini verdim. Bu duygusallık her yaştaki çocuklarının yaralarını sarmalarına, sorunlarını dinleyip paylaşmalarına yardım ediyor. Kocalarını tüm kusurlarıyla sevmek kuvvetini verdim. Onları erkeğin kalbini korumaları için yarattım. Onlara iyi bir kocanın eşini asla incitmeyeceğini fakat bazen destek ve kuvvetini deneyecek davranışlarda bulunacağını anlayacak duyarlı bir zekâ verdim. Tek zayıflık olarak kadınlara birer gözyaşı verdim. Tamamen kendilerinin sahip oldukları, ihtiyaçları olduğunda kullanmak üzere İnsanlık için bir gözyaşı..."


resim kaynak

ERKEKLER NE SÖYLER NE KASTEDER:)


--. "BUNU ANLATMAK ÇOK UZUN SÜRER"
ÇEVİRİSİ: "Bu lanet şeyin nasıl çalıştığı hakkında hiçbir fikrim yok"


--. "SEVGİLİM BİRAZ ARA VER, SABAHTAN BERİ EVİ TEMİZLİYCEM DİYE HELAK OLDUN"
ÇEVİRİSİ: "Şu elektrikli süpürgeyi artık sustursan iyi olucak, filmin içine ettin!!"

-- "HMMM EVET ÇOK İLGİNÇ HAYATIM."
ÇEVİRİSİ: "Sen hala konuşuyor musun?"

-- "HAFIZAM PEK İYİ DEĞİLDİR BİLİYORSUN"
ÇEVİRİSİ: "American Pie'ın sözlerini hatırlıyorum,bugüne kadarki bütün arabalarımın teknik özelliklerini hatırlıyorum ama senin doğumgününü unuttum"

--ENDİŞELENME TATLIM, ALT TARAFI KÜÇÜK BİR KESİK"
ÇEVİRİSİ: "Aslında tam damarı kestim ama gebericeğimi bilsem canımın ne kadar acıdığını itiraf etmiycem"

-- "HANİ NEREYE DÜŞTÜ?? BULAMIYORUM İŞTE!!"
ÇEVİRİSİ: "Yakalamak için ellerimi açtım ama yakalayamadım, dolayısıyla attığın gibi kendin bul"

-- "YİNE NE YAPTIM????"
ÇEVİRİSİ: "Yine nasıl yakaladın???"

-- "TABİİ Kİ SENİ DUYDUM TATLIM"
ÇEVİRİSİ: "Ne söylediğin hakkında hiçbir fikrim yok ve umarım dinliyormuş gibi yaptığımı anlayınca 3 saat bağırıp çağırmazsın"

-- "BİLİYORSUN GÜZELİM BEN BAŞKASINI SEVEMEM"
ÇEVİRİSİ: "Senin çığlıklarına bile zar zor alıştım ve daha kötüsüyle karşılaşma riskini göze alamam"

-- "MUHTEŞEM GÖRÜNÜYORSUN"
ÇEVİRİSİ: "Allahım ne olur bu denediğin son elbise olsun yoksa kalp krizi geçiricem"

-- "SAKİN OL KAYBOLMUŞ FALAN DEĞİLİZ..NERDE OLDUĞUMUZU BİLİYORUM"
ÇEVİRİSİ: "Bizi kimse bulamayacak

26 Ekim 2013 Cumartesi

Her tercih bir vazgeçiştir...


Her tercih bir vazgeçiştir...
Yaşam, insanlara bazen ne zor seçimler dayatıyor. Tanju Okan'ı hatırlayın mesela.
Bir insanı, sol bacağıyla, hayatı arasında bir tercihe zorlamak kadar sevim­siz ne olabilir?
"Eşyalar toplanmış seninle birlikte/anı­lar saçılmış odaya heryere/sevdiğim o koku yok artık bu evde/sen...kadınım" diyen o gür sesin sahibinin ölmeden önce bir bacağını yaşamına diyet olarak vermesi sizi de "seçim"e isyan ettirmiyor mu?
Ama bazen seçim imkansız gibi görünse de kaçınılmazdır.
Bazıları diyor ki; "Bu yaşam tarzı da Tanju Okan'ın kendi seçimiydi. Alkolle zehirledi vücudunu... dur durak din­lemedi".
Peki o tercihin nedeni neydi?
Bir yanda şöhret, kudret, para ve renga­renk bir hayat gözkırparken, neden dev bir sanatçı, yalnızlığı ve alkolü seçer..? Neden, pırıltılı bir yaşamın getirisinden vazgeçer?
Yaşamı bir gelir-gider çizelgesi olarak al­gılayanlar elbet bu seçime ilişkin sağlıklı bir "yoklama" yapamazlar. Çünkü onlara göre rasyonel bir insan seçim yaparken öncelikle "güç, kudret ve iktidar şansı" arar. İktidar şansı ol­mayan partilere oy verenler, mutluluk uğruna istikbal şan­sını tepenler, sevdiği kadının kokusu yok diye yaşadığı evden vazgeçenler, her talihsiz borsa oyuncusu gibi sonuçta kaybetmeye razı olmak zorun­dadırlar.
Lakin başka borsalarda, başka değerlerin prim yaptı­ğını göremezler.
Bazen bir inzivada dolu dolu ve sevgiyle yaşanmış kısacık bir dönemin, şöhretin sahte ışıkları altında parlatılmış upuzun bir hayata tercih edilebileceğini ve bu tercihin insana her türden finali göze aldırabilecek derin bir tutkuya dönüşebileceğini anlayamazlar.
Seçimde oylarını istikbal garantileri yeri­ne tutkularından yana kullananlar ise, bu tercih sırasında olduğu gibi bedeli öderken de tek başına kalırlar.
İngiliz Kralı 8. Edward sevdiği kadın için tahtını terk ettiğinde de kimse bu tercihe anlam verememişti. Çünkü "ge­çer akçe" olan "taht'tı ve bir ka­dın için koca imparatorluğun ni­metlerim tepmek "akıl dışı" sayılıyordu.
Birisini herşeyden vazgeçebi­lecek kadar çok sevmenin, insa­nın başına, hiçbir tacın sağlaya­mayacağı türden bir asalet hal­kası takacağını düşünemediler.
İngilizler, tahtsız kralın ardın­dan dövüne dursun, tahtsız kral da sevgisiz İngilizlerin haline acıdı durdu hayatı boyunca...



CAN DÜNDAR

Bir kez daha yazmıştım; "her seçim bir kaybediştir" diye...
Her tercih bir vazgeçiştir çünkü...
Sabah işe gitmekle, yatakta nefis bir mis­kinlik fırsatından vazgeçmiş olursunuz. Kalkar kalkmaz hayat bin bir seçeneği da­yar burnunuzun ucuna... "Ne giysem" telaşından, öğle yemeğinde "Ne alırdınız" diye başucunuzda biten garsona, "hangi kanal­daki filmi izlesem" kararsızlığından, "bize oy verin" diye bağrışan partilere kadar her şey, herkes, her an sizi ısrarla bir tercihe zorlar.
Yastığınıza teslim olmuşsanız, belki dışarda ışıl ışıl bir günden vazgeçmiş olursunuz. Bahar esintileri taşıyan bir elbise belki o gün yaşamınızı ışıldatabilecekken, ağırbaşlı bir sadeliğe karar vermekle muhtemel bir tanışıklığı tepersiniz. Belki yemediğiniz musakka, ısmarladığınız İzmir köf­teden daha lezzetlidir. Ya da öbür kanal­daki film, o anki ruh halinize daha uygun­dur.
Ama yaşam, vazgeçtiğiniz şeye ilişkin ipucu vermez. Geri dönüp, o günü gökkuşağı desenli bir elbiseyle yeniden yaşama şansınız yoktur.
Bu seçim oyununda vazgeçtiğiniz şey, seçtiğinizden daha değerliyse pişmanlık kaçınılmazdır.
Ama neyin değerli olduğunun kararı da yine size aittir. 
Ve vazgeçtiğiniz şey bazen bir saray, ba­zen şöhret sahnesinin parıltılı neonları da olsa, çoğu zaman gözünüz hiç arkada kal­maz. 
Çünkü duvarlarına sevdiğinizin kokusu sinmiş bir ev ya da sevdiğiniz kadınla pay­laşamadığınız bir saray sizin borsada kolay feda edilebilir değerlerdendir. 
Hayata bir başka gözle bakmayı öğrendiyseniz, bu seçimde kazandıklarını sananlara yalnızca acıyarak gülümsersiniz.
Herşeyin sıradanlaştığı bir dünyada ba­zen kaybetmek en doğru seçimdir. 
...ve o dünyada en yerinde tercih; vazge­çiştir.

Can Dündar

25 Ekim 2013 Cuma

GÜÇLÜ KADINLAR



GÜÇLÜ KADINLAR

Güçlü kadınlar vardır, her işlerini kendileri halletmeye çalışan. Anne babaları tarafından böyle yetiştirilen. Evdeki tüm tamirat, tadilat işlerinden anlarlar. Bir erkeğe mecbur kalmadan da hayatlarını devam ettirebilirler. Faturalarını kendileri yatırırlar. Hemen hemen tüm işlerini kendileri yaparlar. Hatta etraflarının yükünü de üstlenirler. Özgürlüğü severler, dik durmayı da, güçlüdürler çünkü...

Âşık olduklarında hissederek yaşarlar. Aşklarına kurallar koymadıkları gibi büyük beklentilere de girmezler. Sevdiklerine problem çıkarmazlar. Bütün gün çalışıp durduktan sonra, akşamları yorgun da olsalar sevgilileri buluşalım dediğinde, hemencecik hazırlanıp sevgililerinin onları evden almalarına gerek kalmadan, o her neredeyse onun olduğu yere giderler.

Çoğu zaman sevgililerinin ya da kocalarının haberi bile olmaz yaşadıkları sıkıntıdan, yansıtmazlar çünkü. istemezler kimse onlara acısın.

Sonra da bir bakarlar ki, bu kadar dik durmanın ve sorun çıkarmamanın karşılığında gerçekten de kimse onlara acımaz. Bu durum zamanla gelenekselleşir ve acınmama ile sorun çıkarmama hali yaşam tarzına dönüşür. Ezkaza dayanamayıp sorunlarını paylaşmaya kalksalar, bu sefer de sorunlu kadın, kaprisli kadın, tahammül edilmez kadın damgasını yerler. Bu yüzden de terk edildiklerinde bile hiç seslerini çıkarmaz bu güçlü kadınlar! Terk eden erkek de bilir onun ne kadar güçlü olduğunu ve onsuz da yaşayabileceğini, içinde yaşadığı fırtınalardan bihaber.

Sonra bir dosttan, eşten, ya da tanıdıktan duyarlar ki onu terk eden gitmiş erkeğe muhtaç yaşamak zorunda olan biriyle beraber olmaya başlamış. Erkekler çok severler böyle kadınları. Birinin ona muhtaç olduğunu görmek bir çok duygusunu okşar erkeğin.Onlara kendini erkek gibi hissettirir! Bu zayıf kadınlar erkeklere bağımlıdır.

Mesela fatura filan yatıramazlar, anlamazlar çünkü. Nereden yatırılır onu da bilmezler. Ev ya da yemek alışverişi de yapmazlar, çünkü taşıyamazlar onca torbayı. Hep yorgun olurlar, bütün gün spor salonları, kuaför, o mağaza, bu mağaza gezerler. Akşama yemek yapmaya fırsat bulamazlar. akşam eşleri eve geldiğinde, bugün nereye yemeğe gidelim, diye sorarlar.
En kötü ihtimal dışarıdan yemek söylerler. Zayıf kadınlar doğurdukları çocuğa bakacak gücü de kendilerinde bulamazlar, pamuklar içinde yaşamaya alışmışlardır bir kere. Kendilerini hep altın tepsi içinde sunarlar.

Huysuzluk da ederler, ama bu erkeğin hoşuna gider, çünkü kadın ona muhtaçtır, söylenmeyen güçlü kadının aksine, hiç bir şeyi beğenmedikleri gibi devamlı da mutsuzdurlar. Pek teşekkür etmezler, kıskançlık krizlerini de severler Kocasının ve sevgilisinin hayatlarını karartırlar. Erkekler bu kadınları asla terk edemezler. Çünkü o güçsüz, kırılgan bir kadındır. Ayrılırsa kurda kuzuya yem olur. Koruyup kollanmalıdır her an o!

Zayıf kadınlar hiç çökmez, buruşmaz ve yıpranmazlar. Ancak işin ilginç yanı her zaman daha değerli olanlar da onlardır. Ve geride kalan güçlü kadınlar tüm bunların nasıl gerçekleşebildiğine sadece bakakalırlar.

AYLİN KOTİL


resim kaynak

23 Ekim 2013 Çarşamba

DOĞUM TARİHİNE GÖRE KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ;


1 Ocak - 10 Ocak
Huzursuzluk ve kavgadan hoşlanmayan. Sevdiklerine düşkün, sabırlı ve çalışkan
Kimsenin bir şeyinde gözü olmayan, kendi çalışıp kazanmaktan yana olan.
Başarılı olmayı isteyen ve rahat, güvende yaşamayı arzulayan. Gayet kibar ve nazik
Doğru ve dürüst davranan. Başarısızlığa tahammülü olmayan, sevgiye önem veren.
Takdir edilmekten hoşlanan, yeniliklere açık, bulunduğu alanda parlamak isteyen
Kimi zaman coşkulu bazen karamsar olabilen. Fakat asla pes etmeyen, direnen.

11 Ocak - 19 Ocak
Son derece mantıklı, becerikli, akıllı, sözünde duran
Eğitim hayatına önem veren. Öğrendiklerini kolay kolay unutmayan.
Aklını ve yaratıcı hünerlerini kolaylıkla hayata geçirebilen
Neyin gerekli neyin gereksiz olduğunu iyi ayırt edebilen mantıklı.
Gerektiğinde sert konuşabilen. Aynı anda birden fazla konuda bilgi sahibi olabilen
Gözlem gücü yüksek, iş hayatında başarıya mutlaka ulaşabilen.

20 Ocak - 29 Ocak
Açık sözlü, yenilikçi, toplum bilinci yüksek, arkadaşlık ilişkileri güçlü
Orijinal düşünebilen, tavırlarıyla ilgi uyandırabilen buluşçu.
Gerektiğinde duygularını geri planda tutarak, mantıklı hareket edebilen
Zihinsel aktivite gücü yüksek, herkesten daha çabuk öğrenebilen.
Uygulamaya dönük, analizci, çağın ötesinde düşünebilen
Zorluklar karşısında aklıyla kolayca çözüme ulaşan, sınırlamalardan hoşlanmayan.

30 Ocak - 8 Şubat
Hızlı düşünebilen, gayet becerikli, dürüst ve arkadaşlıklara önem veren
Tarafsız bir gözlem gücüne sahip, yapmacık insanlardan hoşlanmayan.
Yabancı dil konusunda başarılı, konuşmaları sıradışı, yenilikçi
Bulunduğu ortamda kolayca ilgi uyandıran, sıradışı espri kabiliyeti olan.
Zeki, diğerlerinden çok çabuk öğrenen, kısa yoldan sonuca ulaşabilen
Bilime önem veren, tartışmalardan hoşlanan, ikna gücü yüksek.

9 Şubat - 18 Şubat
Sıradışı ilişkiler yaşamaya hevesli, özgürlüğüne düşkün yenilikçi
Yeni yerler keşfetmeye meraklı, modayı takip eden tasarımcı.
Bulunduğu alana yenilikler getiren, orijinal ve çekici. Kaliteyi seven
Başkalarından oldukça farklı, rutinlikten hoşlanmayan. Arkadaş çevresi geniş.
Seçici, iyi gözlemci, farklı kişiliği ile ilgi uyandırabilen
Çekiciliği ile karşı cins tarafından beğenilen, her giydiğini yakıştırmasını bilen.

19 Şubat - 29 Şubat
Hayal gücü oldukça yüksek. Sevdiklerine karşı duyarlı, çatışmalardan rahatsızlık duyan
Şifa gücü yüksek, insanlara sorunlarında yardımcı olabilen.
Duyarlı bir kişilik. Acıma ve şefkat duygusu yüksek. Pozitif düşünmeye çalışan
Yaratıcı kabiliyetleri olan, yargılayıcı davranmayan, değişime açık.
Karmaşa içinde yönelimini kaybetmeden ilerleyebilen, negatif insanlardan etkilenebilen
Derin tutkulara sahip, aşk ilişkilerinde verici ve cömert. Oldukça romantik, hassas.

1 Mart - 10 Mart
Duygularının farkında olan, bağımlılıklarına düşkün, kimi zaman değişken
Sosyal hayatta çekici kimliğiyle ilgi uyandıran, mütevazi ve çok sevilen.
Ailesine düşkün, evini yuvasını önemseyen, aşkta tutkulu, güzel düşünen
Kötülük bilmeyen, kendine yapıldığında oldukça etkilenen.
Muazzam yeteneklere sahip, sezgileri güçlü, olacakları hissedebilen
Karşı cins üzerinde duruşu, tavırları, fiziksel özellikleriyle oldukça beğenilen.

11 Mart - 20 Mart
Vizyon sahibi, her yerde başarılı olabilen. Hayallerini gerçeğe dönüştürebilen
Gücünü iyilik ve güzellikler adına yönlendirebilen. Öngörüleri doğru çıkan.
Doğaüstü yetenekleri olan, yalnız kaldığında güçlenen
Başkalarını kolaylıkla etkileyebilen. Olumlu ve güçlü enerjilere sahip.
Kararlılık gösterdiği zamanlarda her işin üstesinden kolayca gelebilen
Güçlü bir manyetizmaya sahip, gizlilikleri kolayca öğrenebilen sırdaş.

21 Mart - 31 Mart
Fiziksel yönden oldukça güçlü. Hedefini bilen ve yılmadan üzerine gidebilen
İsteklerine fazlasıyla düşkün. Dediğim dedik asla geri dönmeyen.
Emir almaktan hoşlanmayan
Kendi bildiği yolda ilerlemeyi seven.
Cinselliği yoğun ve etkileyici
Ateşli ve istekli.

1 Nisan - 10 Nisan
Çok canlı, bireylik duygusu yüksek
Yaratıcı enerjiye sahip, pırıltılı bir kişilik.
Yönetme gücü olan, insanları kolayca etkileyebilen
İyi bir oyuncu (sanat), kendini ifade etmesini bilen.
Hayatın güzel yanlarının tadını çıkarmasını bilen
İsteklerini gerçekleştirme gücüne sahip renkli bir kişi.

10 Nisan - 20 Nisan
Keşfetmekten, yeniliklerde bulunmaktan hoşlanan
Para harcama meyli yüksek, hoşsohbet, açık fikirli.
İyi niyetli, geleceğini şekillendirmeyi seven, yürekli
İnançlı, sağduyulu, cömert ve kendine güvenen.
Adaletli, yardıma hazır, takdir edilmeyi seven
Yabancı dile meyilli, seyahat etmekten hoşlanan.

20 Nisan - 30 Nisan
Güzelliklere aşık, gösterişli ve kaliteli olan herşeyi seven
Maddi ve manevi değerlerini önemseyen, koruyan, sahiplenen.
Sosyal hayatın içinde yer almaktan zevk alan. Arkadaşlarının önemseyen
Güzel bir çevrede yaşamak isteyen. Duyarlı ve estetik bir kişi.
İnce ve Nazik yapısıyla takdir edilen ve sevgi duyulan
Uzlaşmazlık, kavga ve çekişmelerden hoşlanmayan.

1 Mayıs - 10 Mayıs
Zihinsel yetenekleri yüksek, aklını önemseyen, sezgileri kuvvetli
İlgi alanları yoğun, dünyayı gözlemlemekten hoşlanan.
Konuşma ve yazma yeteneği son derece güçlü. İnsanları kolayca çözebilen
Değerlendirme gücü yoğun, organizasyon becerisi muazzam.
Başkalarıyla çalışmaya müsait, uyumlu. Fazla detaydan hoşlanmayan
Özgürlüğüne önem veren. Konuşmasıyla karşısındakini etkileyebilen.

11 Mayıs - 20 Mayıs
Gayet güvenilir, dürüst yaklaşımlara sahip. Güçlü ve derin duyguları olan
Aşk ilişkilerinde güvenilir, karşısındakine değer veren.
Gerçekçi düşünebilen, kendine yeterli. Başarma tutkusu olan, çalışkan
Güzelliklere önem veren, kabalıktan hoşlanmayan. Keskin gözlem gücü olan.
Başkalarının haksız sözlerinden etkilenebilen. Arkadaşlığa önem veren
Hedefine ulaştığında böbürlenmeyen. İyiliğin, vefanın kıymetini bilen.

21 Mayıs - 31 Mayıs
Çok yönlü ve becerikli. Yargı ve mantık gücüne sahip
Yenilikten hoşlanan, yeni insanlar tanımaktan zevk alan.
Bilgiyi önemseyen, meraklı ve öğrenmeye aç
Mantıklı, eğri ile doğruyu ayır etmesini bilen.
Kıvrak zeka, konuşma kabiliyeti, kendini yönlendirebilen
Düşmanlarını yenmeye başarabilecek kadar akıllı.

1 Haziran - 10 Haziran
Sosyal ilişkilerini önemseyen, akıllı davranabilen
Zeki, uzlaşmacı, hayatın güzel yanlarının tadını çıkarabilen.
Nabza göre şerbet vermeyi bilen. Yeniliklerden hoşlanan
Değerli olanı bilen, duyarlı ve yapıcı davranabilen.
Rahatına düşkün, sıradan şeylerden hoşlanmayan. Kaliteye önem veren
İnce, nazik, aşka önem veren. İyi niyetli, arkadaşlıklara önem veren.

11 Haziran - 21 Haziran
Modern düşünebilen, tarafsız ve objektif düşünebilen
Manyetizması güçlü, arkadaşlık olgusunu önemseyen.
Özgürlüğüne düşkün, mantıklı davranabilen
Orijinal herşeyden hoşlanan. Pek çok insanla anlaşabilen.
Fikirleri bir çok insan tarafından beğenilen. Kuvvetli iradesi olan
Yaratıcı, bireylik duygusu gelişmiş, haksızlığa boyun eğmeyen.

22 Haziran - 30 Haziran
Güvende yaşamak isteyen, empati yönü güçlü, duyarlı kişilik
Ailesine, sevdiklerine önem veren. Koruyucu ve kollayıcı.
Gerçeklerin peşinden koşabilen. İlişkilerde uzlaşmaktan yana olan
Duygusal değerlerine önem veren, etkileme gücü yüksek.
Karşısındaki kişiyi kolaylıkla etkileyebilen, ruhunun derinliklerine inebilen
Kendini güvende hissetmediğinde tepkisel davranabilen.

1 Temmuz - 11 Temmuz
Düşünce gücü yüksek, sezgileri mükemmel derecede yoğun
Bulunduğu alanı kötülüklerden arındırabilen, yenilikçi düşünebilen.
Şüphelerini aydınlığa kavuşturabilen, kendini yenileyebilen
Yüzeyde olanlarla yetinmeyen, araştırmadan güvenmeyen.
Zihnini ve iradesini kendi gelişimi için odaklamasını bilen
Güçlü iyileştirme gücü olan, güçlü olmayı, güvende olmayı önemseyen.

12 Temmuz - 22 Temmuz
Artistik kabiliyeti olan, aydınlanmaktan yana. Sanata meyilli
Acıma ve şefkat duyguları yüksek. idealist.
Kendini inandığı bir şeye adayabilen, vizyonu yüksek
Kendini aşmak isteyen, duyarlı yüreğe sahip, özverili.
Özlemleri olan, hayal gücü yüksek. Duyu dışı algıları olan.
Birçok insanla anlaşabilen, aşkta derin duygulara sahip.

23 Temmuz - 1 Ağustos
Kendinden emin, bağımsız, liderlik gücü yüksek
Soylu, gururlu, gösterişli, toplumda hemen farkedilen.
Sadakat duygusu yüksek, organizasyon yeteneğine sahip
Sevdiklerine düşkün, sanatkar, kolayca yükselebilen.
İçi dışı bir, kalbinin sesine kulak verebilen. Sevilmeyi önemseyen
Yaratıcılık yeteneği olan, isteklerini direkt olarak açıklayabilen.

2 Ağustos - 12 Ağustos
Hoşsohbetli, neşeli, etrafını rahatlatan, vicdanlı
Para harcamayı seven, kaliteye önem veren, gururlu.
Kimseyi kırmaktan hoşlanmayan, yüce gönüllü
Gezmekten, araştırmaktan hoşlanan, inanç sahibi, maneviyatı güçlü.
İyi bir sırdaş, güçlü bir dost
Başkalarının emri altına girmekten hoşlanmayan, özgürlüğü seven.,

13 Ağustos - 22 Ağustos
Kendini ortaya koyabilen, savaşçı, enerjik, isteklerini elde edebilen
Bilinçli, cesur, haksızlıklara boyun eğmeyen. Yeni fikirleri önemseyen.
Girişimci, zeki, nerde ne yapması gerektiğini bilen açık sözlü.
Hayatta kalmayı başarabilen. Fiziksel gücü yüksek.
Karşısındaki kişiyi çabucak çözebilen, açık sözlü
Beklemekten hoşlanmayan, yeni projelere, planlamalara istekli.

23 Ağustos - 1 Eylül
Mantıklı, becerikli, akıllı, başkalarıyla kolaylıkla bağlantı kurabilen
Aşkı önemseyen, sorunlardan pek hoşlanmayan.
Kaliteli ortamlar, elit yerlerden hoşlanan. Cahil insanlardan uzak duran
Keskin gözlem gücüne sahip, bir bakışta eksiklerini görebilen.
Olayların ardındaki gerçekleri önemseyen ve öğrenmek isteyen
Çabuk kavrayan, net görmek isteyen, iletişimci.

2 Eylül - 12 Eylül
Ciddi bakış açısına sahip, sağlam kararlar vermeye çalışan
Beklentileri akla ve mantığa uygun, çalışkan ve planlı.
Güven olgusunu önemseyen, yanlış kararlar vermekten hoşlanmayan
Disiplinli çaba, görev ve sorumluluk bilinci yüksek olan.
Dayanıklı, mesleki konularda yetenekli. Dikkatli konuşan
Yaşından olgun. Sözleri tutarlı, kabul edilmekten hoşlanan.

13 Eylül - 22 Eylül
Yerinde konuşan, güçlü bir kişilik, sevme duygusu gayet yüksek
Uyumlu, dengeli, akıllı ve gayet çekici.
Aşkta sıcak yürekli, nezaket dolu, güçlü imaj sahibi
Huzursuzluktan hoşlanmayan, böyle ortamlarda bulunmak istemeyen.
Sosyallikten hoşlanan ama aşırı uçlara kaçmayı sevmeyen
Öncü, akıllı, iletişimci bir kişilik. Tarafsız düşünebilen.

23 Eylül – 2 Ekim
Lüks, güzellik, kaliteden hoşlanan. Sevgi dolu bir kişilik
Erkekleri yakışıklı, kadınları çok güzel olan.
Sosyal yönü güçlü, yeni fikirleri seven, hassas yaradılışta
Zevkleri için para harcamaktan çekinmeyen, bu yüzden zorlanan.
Seyahat etmekten hoşlanan, yeni insanlarla tanışmaktan zevk alan
Amaçları bir şekilde gerçekleştirebilecek şansa sahip olan.

3 Ekim - 13 Ekim
Başkaları tarafından her zaman ilginç, sıra dışı bulunan, çok çekici
Özgürlüğüne düşkün, kurallarla çevrelenmekten hoşlanmayan.
Sosyal ilişkilerini önemseyen, popüler ve girdiği ortamlarda farkedilen
Toplum içindeki yerini önemseyen, farklı bulunmaktan hoşlanan.
Kararlarını kendi vermekten zevk alan ve bunda ısrar edebilen
Günün yenilik anlamındaki tüm akımlarını takip eden, uygulayabilen.

14 Ekim - 23 Ekim
Fiziksel ve zihinsel anlamda hızlı ve aktif hareket edebilen
Sözleriyle ilgi uyandırabilen, zekasıyla her türlü sorunun üstesinden gelebilen.
Aşkta aşırı duygusallık yerine gerektiğinde mantığının sesine kulak verebilen
Hislerini kağıda dökebilen. İşbirliğini önemseyen, etrafıyla uyumlu özel bir kişilik.
Yenilikleri uygulamaktan hoşlanan, cinselliğine önem veren
Cazibeli, aydınlık fikirleri olan, başarmaktan, gelişmekten, büyümekte hoşlanan.

24 Ekim - 1 Kasım
Kadınları oldukça çekici, Erkekleri karizmatik. Karşı cins üzerinde gayet etkililer
Mistizm, bilinmeyenler konusunda meraklı ve bu yönde yetenekleri olabilen.
Dönüşüm, değişim ve her türlü yenilikten hoşlanan. Bunun için gerekirse savaşabilen
Sözleri keskin kendine güvenli. Doğruluktan hoşlanan. Disiplinli ve güçlü bir karakter.
Gizliliklerine önem veren, başkalarının sırlarını kolayca öğrenebilen
Güç ve kontrol kurmaktan hoşlanan, sözlerinin dinlenmesini isteyen.

2 Kasım - 11 Kasım
Oldukça duyarlı, Romantik ve tutkulu. İdeallerinden ödün vermeyen
Hayal gücü yüksek fakat hayal ettiklerini hayatında uygulayabilen sezgileri yüksek.
Aşkla büyümekten, gelişmekten hoşlanan. Aşkı için her türlü mücadeleye giren
Başkalarının sorunlarına çare bulabilen, empatisi yüksek, yönlendirme gücü yoğun.
Başkalarıyla yarışabilen, yüksek noktalara er veya geç gelebilecek güçlü bir karekter
Derinlikten hoşlanan, iş olsun diye dost olmayan, dostuna gerçekten yardım edebilen.

12 Kasım - 22 Kasım
Oldukça etkileyici bir kişilik. Haksızlıklar karşısında her türlü mücadeleye girişebilen
Dürüst ve doğrucu bir insan. Hakikatlerin ışığı altında ilerlemekten yana olan.
Toplumsal vizyonu yüksek, girdiği ortamlarda çekiciliği, duruşuyla kolayca ilgi uyandıran
Gayet şanslı. Sezgileri inanılmaz güçlü olacakları hissedebilen.
Herhangi bir durum ve olayın ardından kolayca toparlanması bilen. Empati yeteneği güçlü
Altıncı duyusu çok yüksek. Önsezileri inanılmaz kuvvetli. Vatanına, ailesine çok düşkün biri.

23 Kasım - 1 Aralık
Ahlaki özellikleri son derece güçlü. İnanışı, özgüven duygusu gelişmiş, dürüst kişilerdir
Geniş görüşlü, vicdanlı, değerlerine önem veren, yüksek eğitimden hoşlanan.
İyimser, öngörüşleri doğru çıkan. Gezgin bir ruh, yaşamı derinlemesine yaşamaktan hoşlanan
Aşkta bağlanma duygusu fazla yüksek olmasa da, sevdiklerine düşkün ve onları koruyan.
Başka insanları bilgisiyle, zarafetiyle büyüleyen. Yol gösteren abilik ablalık yapabilen
İnsancıl, açık fikirli. Etik değerlere ve kanunlara saygılı. Fazla para harcamayı seven.

2 Aralık - 11 Aralık
Çok cesur. İnanmadığı hiçbir şeyi kabul etmeyen. Savaşma dürtüsü yüksek
Haksızlıklara boyun eğmeyen amaca yönelik hareket edebilen.
Gayet bağımsız zincirlere tahammül etmeyen. Kimsenin lafıyla hareket etmeyen
Sadık ve oldukça fedakar. Söz verdiği zaman mutlaka yerine getiren.
Aktif, hızlı ve gözü pek. Cinselliği güçlü, tutkulu, girişimci, istediği kişiye elde edebilen
Kimi zaman oldukça sabırsız, aceleci davranabilen. Rekabetçi, oldukça tutkulu.

12 Aralık - 21 Aralık
Kişilik sahibi, bilgisiyle, tecrübeleriyle insanları kolayca etkisi altına alabilen
Vizyonu güçlü, sezgi gücü yüksek, anlamaktan, keşfetmekten zevk alabilen.
Duygularını kontrol edebilen, sevilmek ve ilgi görmekten fazlasıyla hoşlanan
Aşkta kendi isteklerine düşkün. Çekiciliğiyle karşı cins üzerinde fazlasıyla etkili olan.
Yanılmaktan hiç hoşlanmayan. Sanata ve yeni gelişmelere açık. Kendini gayet iyi koruyan
Yenilgilerden yılmayan, gururlu ve kendini geliştirmesini bilen, hakimiyet kurabilen.

22 Aralık - 31 Aralık
Sorumluluk sahibi, ne istediğini bilen, doğru ve yerinde kararlar alabilen bir kişilik
Disiplinli bir çaba ile her türlü güçlüğün üstesinden gelebilen. Sadık ve güvenilir.
İç gözlem gücüne sahip, yavaş ve emin adımlarla ilerlemekten yana olan
Koşullar ve şartlara göre kendini ayarlayabilen uçarılıktan asla hoşlanmayan.
Aşkta güven, saygı ve sevgiye değer veren. Oldukça tutkulu, sevdiğine sahip çıkan
Liderlik gücü yüksek, organize, iş hayatında parlayabilen. Bazen karamsar olabilen.

GÜZEL FİKİR



GÜZEL FİKİR, MUTLAKA OKUYUN : )

Konumuz California'daki Pacific Palisades adlı okul..
Burada okuyan çocukların velileri, bütün okulu ve öğretmenleri dava ediyor, çünkü bütün dönem boyunca 15 ile 30 gün arasında devamsızlık yaptıkları halde çocuklarının derslerden kalmalarını kabul etmiyorlar.. Velilerin neredeyse tehdide varan itirazlarıyla baş edemeyen okul yönetimi, en sonunda telesekreter mesajını aşağıdaki şekilde değiştiriyor ve "YILIN TELESEKRETER MESAJI" ödülünü kazanıyor.
"Merhaba! Pacific Palisades'e hoş geldiniz. Bu bir otomatik mesajdır. Lütfen seçenekleri tek tek dinleyerek istediğiniz departmanla ilgili tuşa basınız.
Çocuğunuzun neden devamsızlık yaptığı konusunda yalan söylemek için 1'e,
Çocuğunuzun neden ödevlerini yapmadığı konusunda yalan söylemek için 2'ye
Bizim hangi konularda işe yaramadığımızı belirtmek için 3'e
Evinize gönderilen ve alıcı imzanız üzerinde olduğu halde almadığınızı iddia ettiğiniz uyarı mektupları için 4'e
Müdür ve diğer yetkililere küfür etmek için 5'e
Çocuğunuzu her sabah en az 10 dakika bekleyen okul otobüsü hakkındaki şikâyetleriniz için 6'ya
Süper kabiliyetli mükemmel çocuğunuzun beceriksiz öğretmeninden yakınmak için 7'ye
Bıraksanız bütün okulu yiyecek çocuğunuzun yetersiz bulduğu okul menüsünden şikâyet etmek için 8'e basınız
Çocuğunuzun gerçek bir dünyada yasadığının farkındaysanız ve sorumluluk almayı öğrenmesini istiyorsanız, bunun için de ona verilen ödevleri zamanında ve tam olarak yapmasının çok önemli olduğuna inanıyorsanız, ayrıca eğitimin ilk önce ailede başladığının bilincindeyseniz, artık telefonu kapatabilirsiniz..
İyi günler dileğiyle..

Hangi Ağaçtan Geldiniz...



23 ARALIK- 31 ARALIK ELMA AĞACI
01 OCAK - 11 OCAK KÖKNAR
12 OCAK - 24 OCAK KARAAĞAÇ
25 OCAK - 03 ŞUBAT SELVİ
04 ŞUBAT - 08 ŞUBAT KAVAK
09 ŞUBAT - 18 ŞUBAT SEDİR
19 ŞUBAT - 28 ŞUBAT ÇAM
01 MART - 10 MART SALKIMSÖĞÜT
11 MART - 20 MART IHLAMUR
21 MART - MEŞE
22 MART - 31 MART FINDIK
01 NİSAN - 10 NİSAN ÜVEZ
11 NİSAN - 20 NİSAN AKÇAAĞAÇ
21 NİSAN - 30 NİSAN CEVİZ
01 MAYIS - 14 MAYIS KAVAK
15 NİSAN - 24 MAYIS KESTANE
25 MAYIS - 03 HAZİRAN DİŞBUDAK
04 HAZ. - 13 HAZİRAN GÜRGEN
14 HAZ. - 23 HAZİRAN İNCİR
24 HAZİRAN HUS
25 HAZİRAN - 04 TEMMUZ ELMA AĞACI
05 TEMMUZ-14 TEMMUZ ÇAM
15 TEMMUZ- 25 TEMMUZ KARAAĞAÇ
26 TEMMUZ- 04 AĞUSTOS SELVİ
04 AĞUSTOS-13 AĞUSTOS KAVAK
14 AĞUSTOS-23 AĞUSTOS SEDİR
24 AĞUSTOS - 02 EYLÜL ÇAM
03 EYLÜL - 12 EYLÜL SALKIMSÖĞÜT
13 EYLÜL - 22 EYLÜL IHLAMUR
23 EYLÜL ZEYTİN
24 EYLÜL - 03 EKİM FINDIK
04 EKİM- 13 EKİM ÜVEZ
14 EKİM- 23 EKİM AKÇAAĞAÇ
24 EKİM - 11 KASIM CEVİZ
12 KASIM - 21 KASIM KESTANE
22 KASIM - 01 ARALIK DİŞBUDAK
02 ARALIK- 11 ARALIK GÜRGEN
12 ARALIK- 21 ARALIK İNCİR
22 ARALIK KAYIN

22 Ekim 2013 Salı

Bir Gün Susmayı Öğrendim...



Bir gün susmayı öğrendim. Öyle bir sustum ki belki sonsuza kadar susacaktım. Çünkü susmak benim küçücük dünyamda babamla kurduğum iletişim tarzıydı.
Babam akşamları eve yorgun dönerdi. Ben bütün gün evde sıkılır, onun
gelişini iple çekerdim. Daha o kapıdan girer girmez boynuna atılır onunla oynamak isterdim. Babam sarılır, öper sonra da, hadi odana git, derdi. Yemek hazırlanınca annem çağırır bu defa masada bir araya gelirdik babamla. Onlar annemle konuşurken ben araya girer, sesimi duyuramayınca da bağırırdım. Babam sinirlenir,
'Bütün gün insanlara kafa patlatmaktan bunaldım, birde sen kafamı ütüleme!' derdi. Annem de 'Bütün gün zaten seninle uğraştım, birçift laf da mı konuşturtmayacaksı n babanla?' diye çıkışır, beni odama gönderirdi.Çaresiz bir şekilde boynumu büker odama yani hapishaneme doğru yol alırdım. Babam arkamdan, 'Bizim bir odamız bile yoktu, her şeye sahip, hâlâ ne istiyor anlamadım.' diye bağırmaya devam ederdi. 'Keşke benim de bir odam olmasaydı, keşke bizim de evimiz bir odalı olsaydı da hep birlikte otursaydık' derdim içimden; ama yüksek sesle söylemeye cesaret edemezdim.
Yemekten sonra babam kanepeye uzanır, eline kumandayı alır, televizyon seyrederdi. Beni yanına çağırır biraz severdi. Onun izleyeceği önemli birşey varsa beni adeta yerimden bile kıpırdatmazdı. Azıcık hareket edip koşup oynamaya çalışsam oda hapsim yeniden başlardı.
Bir gün anladım ki susunca babamla daha iyi anlaşıyoruz. Bu defa susarak
yapabileceğim oyunlar geliştirmeye başladım. Önce resim yaparak başladım işe.Babam çizdiğim resimleri çok beğeniyor; 'Bak, böyle uslu uslu oyna işte.' diyordu. Babam bazen göz ucuyla bakıyor, resimle ilgili bir şey sorsam afallıyordu. Ama bana kızarak beni artık odama göndermiyordu. 'Son günlerde ne de akıllandı benim oğlum.' diye komşulara anlatıyordu annem halimi.
Resimlerim arttıkça ortalık dağılmaya başladı. Annem 'Odanı topla!'diye
odama kapattığında işe nereden başlayacağımı bilemiyordum.Ben bunlarla uğraşırken zaman geçiyor; ama odamı toparlamayı beceremiyordum. Annem odama gelip 'Bak sana resim yapmayı yasaklayacağım. ' dedi bir gün.
Susuyor olmamı usluluk olarak değerlendiren ailem resim yapmayı da elimden
alırsa ben ne yapacaktım?Bu düşüncelerle bir aile tablosu yaptım. Babam eve gelince uygun zamanı kolladım.Her zamanki gibi yemekler yendi, odaya geçildi. Babam oturur oturmaz çizdiğim resmi getirdim.Babam baktı. Hım, dedi 'Çok güzel olmuş. Bu adam benim herhalde.' dedi.Ben 'Hayır o adam değil, bu çocuk sensin.'dedim.
O 'Hayır, bu adam benim, bu çocuk sensin, bu küçük kız da arkadaşın.'dedi.
Ben yine 'Hayır, o büyük adam benim, bu küçük adam sensin, bu küçük kız da
annem.' dedim.Babam benimle uğraşmaktan vazgeçip: 'Peki neden bizi küçük çizdin?' dedi.
Heyecanla başladım anlatmaya.Ben büyüyüp adam olacağım. İş bulup çalışacağım. Siz yaşlanıp küçüleceksiniz. Beliniz bükülecek,komşumuz Ahmet amca ile Ayşe teyze gibi küçücük kalacaksınız. Ben işten geldiğimde yorgun olacağım. Siz benimle konuşmaya çalıştığınızda işyerinde kafam şişmiş olacağından sizi duymayacağım bile. Siz benimle bir şeyler paylaşmak istediğinizde 'Hadi odanıza çekilin de kafa dinleyeyim.' diyeceğim. Ve bir de bağıracağım 'Her şeylerini alıyorum. Sıcacık odaları da var, daha ne istiyorlar' diye.Annemle babamın gözleri fal taşı gibi açılmıştı.Duyduklarına inanamıyorlardı .Bana sarılıp beni öyle içten bir okşayışları vardı ki sonsuza kadar konuşsam hiç bıkmadan dinleyecekler gibiydi.
Farkında' Olmalı İnsan...Kendisinin, Hayatın Olayların, Gidişatın Farkında Olmalı.
Ömür Dediğin Üç Gündür,Dün Geldi Geçti Yarın Meçhuldür,
O Halde Ömür Dediğin Bir Gündür,
O Da Bugündür.

Güzellik ile Çirkinlik



Bir gün, güzellik ve çirkinlik bir deniz kıyısında karşılaştılar ve dediler, 'haydi denize girelim.' Giysilerini çıkartıp suda yüzdüler. Bir süre sonra, çirkinlik kıyıya dönüp, güzelliğin giysilerine büründü ve yoluna gitti. Güzellik de denizden çıktı, kendi giysilerini bulamadı; ama çıplak olmak utandırıyordu onu, çaresiz çirkinliğin giysilerine büründü ve yoluna devam etti güzellik. O gün bugündür, erkekler ve kadınlar onları birbirine karıştırır. Ancak içlerinden güzelliğin yüzünü önceden görmüş kimileri vardır ki, giysilerine bakmaksızın tanırlar onu. Ve yine çirkinliğin yüzünü bilen kimileri vardır ki, gözlerinden tanırlar çirkinliği.

Halil GİBRAN


Gerçek güzellikleri görmeniz dileğiyle...

21 Ekim 2013 Pazartesi

Tabaka ile Şenn (hikaye)


    

Bir zamanlar Bağdad’da çok zeki ve bilgili, Şenn adında bir adam yaşamaktaydı. Bu adam bir gün kendisi gibi bilgin ve akıllı bir kız bulup evlenmek için atına atlayıp yola çıktı. Yolda bir adama rastladı. Adam köyüne gidiyordu. Şenn de adama katılıp birlikte yolculuk etmeye başladılar. Şenn adama sordu:
- Ben mi seni yükleneyim, yoksa sen mi beni yüklenirsin?

“Bu nasıl söz?”
Adam:
- Bu nasıl söz? İkimiz de atlıyken birbirimizi nasıl yükleniriz? diye cevap verdi.
Biraz ilerleyip köye yaklaştıklarında, Şenn biçilmiş ekinleri görünce tekrar sordu:
- Bu ekinler yenmiş mi yenmemiş mi?
- Be cahil adam! Ekini saplarıyla görüyorsun da yenip yenmediğini mi soruyorsun?
Köye varınca bir cenazeye rastladılar. Şenn yine sordu:
- Bu tabutun içindeki ölü mü, yoksa diri mi?
Adam:
- Yahu, senin gibi ahmak ve cahil bir adam görmedim! diye çıkıştı.

“O adam ahmak değil”
Adamcağız, bu sorularına bir anlam veremediği yol arkadaşını o gün evinde misafir etti. Evde Tabaka isminde bir kızı vardı. Kız babasına misafirin kim olduğunu sordu. Adam da onun kendisine sorduğu aptalca soruları sıraladı ve pek ahmak bir adam olduğunu söyledi. Fakat kız dedi ki:
- Baba, o adam ahmak değil. Birinci sorusu, ‘ben mi söze başlıyayım sen mi?’ demektir. İkincisi, ‘ekin sahipleri onun parasını yemişler mi acaba?’, üçüncüsü de, ‘acaba bu ölü kendi adını yaşatacak evlat bırakmış mıdır?’ demektir.
Bunun üzerine adam, Şenn’in yanına dönüp soruların cevabını aktardı. Şenn ise:
- Bu sözler senin değil. Sahibini açıklar mısın? deyince, adam kendi kızı olduğunu söyledi. Şenn:
- Ben işte böyle bir kız arıyordum, diyerek onunla evlenmeye talip oldu.

Tabaka ile evlendi!..
Anne-babasının da rızasıyla Tabaka ile evlenen Şenn, kızı alıp ailesine götürdü. Çevre halkı da bu evlilik karşısında, ‘vâfeka şenn tabaka’, yani ‘kap kapağına uygun düştü’ dediler. Çünkü ‘şenn’ su kabı, ‘tabaka’ ise kapak anlamındadır. Türkçemizde ise bu söz, ‘tencere yuvarlandı, kapağını buldu’ atasözüne dönüşmüştür.


resim kaynak

20 Ekim 2013 Pazar

...




Dedim : "Çok yalnızım." Dedi: "Ben sana çok yakınım." (Bakara: 186)
Dedim : "Bunca günahım var, hangisinin tövbesini yapayım..?"
Dedi__: "Allah bütün günahları bağışlayandır.” (Zümer: 53)
Dedim : "Yine bağışlar mısın..?"
Dedi__: "Allah'tan başka günahları bağışlayacak olan yoktur." (Âli İmran: 135)
Dedim : "Rabbim benim Senden başka kimim var..?"
Dedi__: "Allah kuluna kâfi değil mi..?" (Zümer36)..Süresi

Türk Hastalıkları...:))



1-Kardan adama tekme atma veya bozmaya calisma hastaligi,

2-Yeni atilmis bir betona basma ve isim yazma hastaligi,

3-Gazete ve dergilerdeki resimlere sakal, biyik ve gözlük yapma hastaligi,

4-En iyi arabayi ben kullaniyorum zannetme hastaligi,

5-Kar topunun içine buz koyma hastaligi,

6-Cep telefonu kullaniminin yasak oldugu ortamlarda Illede görüsme yapma
hastaligi,

7-Belediyenin duraklara koydugu saatlerin yelkovan ve akrebini sökme
hastaligi,

8-Kumsalda Deve güresi yapma hastaligi,

9-Sahin marka arabayi, Dogan görünümlü yapma hastaligi,

10-Agaçlara ve parktaki banklara kalp ve isim bas harfi kazima hastaligi,

11-Derslerini çalisip sinifini geçenleri inek sanma hastaligi,

12-Meslegimizdeki ünvanimizi Ingilizce olarak söyleme hastaligi,

13-Tikky olan insanlarin tikleri ile ugrasma hastaligi,

14-Iskambil kagitlarindan kule yapan birinin kulesini Bozmaya çalisma
hastaligi,

15-Cep telefonu ile bagira bagira konusma hastaligi,

16-Reklam için duvarlara veya panolara yapistirilan afisleri yirtma
hastaligi,

17-Tuvalet duvarlarini defter sanma hastaligi,

18-Otobüs duraklarina "Atesli sevisirim beni ara" yazma hastaligi,

19-Trafikte bizi geçen bir araçi mutlaka yakalayip onu geçmeyi ilke sayma
hastaligi,

20-Sinyal verir vermez serit degistirip, kazaya sebebiyet verdigimizde
sinyal verdik görmüyonmu deme hastaligi,

21-Ara yollardan ana yola çikacak araca yol vermeme hastaligi,

22-Ünlü birini gördügümüzde ona el sallama hastaligi,

23-Ünlü birini gördügümüzde onunla fotoraf çektirip çok samimiyiz havasi
verme hastaligi,

24-Yasamadigimiz bir seyi yasamis gibi anlatip ona kendimizi inandirma
hastaligi,

25-Otobüs duraga yanastiginda illede ön kapidan inmeye çalisma hastaligi,

26-Otobüs koltuklarini yirtma ve üzerlerine acayip acayip yazilar yazma
hastaligi,

27-Minibüs soföriyseniz begenmeseniz bile mutlaka kral fm dinleme
hastaligi,

28-Trafikte kirmizi isikta dururken, yesil isik yanar yanmaz kornaya basma
hastaligi,

29-Trafikte kirmizi isikta dururken burun karistirma hastaligi,

30-Kimsenin herhangi bir konu hakkinda bilgisi olmadigini anladigimiz anda
o konu hakkinda atip tutma hastaligi,

31-Elektrik,su,dogalgaz,vergi,trafik cezasi vb.. faturalari son gününde
ödeme hastaligi,

32-Kar yagdiginda eve bolca ekmek alma hastaligi,

33-Grup halinde bir meydana konan güvercinlerin üzerine kosup onlari
kaçirmaya çalisma hastaligi,

34-Evli olanlarin bekarlara sakin ha evlenme demesi hastaligi,

35-Ayni filme giden insanlarin filmden çiktiktan sonra filmi birbirlerine
anlatmalari hastaligi,

36-18 yasina geldigi gün bara gitme hastaligi,

37-Eline silah geçen birinin hemen o silahla saka yapma ihtiyaci duymasi
hastaligi,

38-Arabayla yolda giderken tanidik birini görünce arabayi sakadan onun
üzerine dogru sürme hastaligi,

39-Takim elbise giyince elini cebe sokma hastaligi,

40-Tuttugu takim galip gelince havaya silah sikma hastaligi,

41-Meslek arkadaslarina mesleki sakalar yapma hastaligi..


resim kaynak

18 Ekim 2013 Cuma

Kendimizi tanıyalım. BİZ TÜRKÜZ..:)



Ancak bir Türk, gözkapaklarını ters çevirerek çocuğuna komiklik yaptığını zannederek korkutabilir.

arkadaşının cep telefonunu çaldır-kapat yapan birini görürseniz, rahatlıkla şu teşhisi koyabilirsiniz; o bir Türk kontörlü cep telefonu kullanıcısıdır.

arabasının egzozunu çamaşır ipiyle bağlamış birini görürseniz bu kesinlikle bir Türk tür.

ancak bir Türk, sigara paketinin içine çakmağını koyarak kaybolmasını önleyebilir.

bir Türk kadını kısa etek giyip oturduğunda binbir zahmetle eteğini aşağı çekiştirerek bacaklarını örtmek için gayret sarf edebilir.

periyodik aralıklarla cetvelle çocuğunun ç..künü ölçüp bununla gurur duyan ya da üzülen şahıs öz be öz bizim adamımızdır.

kışın kızgın sobanın üzerine tüküren sonra da tükürüğünün misket gibi yuvarlanmasını keyifle izleyen şahıs tabii ki bizim kankamızdır.

karpuzu portakal gibi soyarak kesenler bizden başkası değildir.

biri konuşurken araya atlayıp ta affedersiniz sözünüzü balla kestim diyerek hararetli bir şekilde konuşmaya devam eden kişi tabi ki bir Türk tür.

arabanız arıza yapıp yolda kaldığınızda, sorunu öğrenmek için ön kaputu açtığınız zaman yanınıza yanaşanların her biri başka başka sorunlardan bahsediyorsa, bilin ki onlar Türk tür. (karbüratördendir abi, yok be buji uçları yanmıştır, aküye bakın aküye...)

İnternette veya telefonda görüştüğü birisiyle buluşacağı noktaya geldiklerinde birbirlerini tanımak İçin yakalarına kırmızı karanfil takma adeti de bir Türk e aittir.

çok güzel bilgisayarının üzerini yine çok güzel dantel işlemeli bir örtüyle örttüğünü görürseniz yabancılık çekmeyin geleneksel bir Türk evinde siniz demektir.

sırtını ayıya ya da ağır bir arkadaşına çiğneterek şifa bulmaya çalışan birini görürseniz üzülmeyin, bilin ki o acısını dindiriyordur.

sigarası söndürmek yerine filtresinden masaya dik koyan birini görürseniz bilin ki o bir Türk tembelidir.

buhar tutmuş cama parmağıyla çeşitli sanat eserleri çizen ve edebi makaleler yazan kesinlikle bir Türk sanatseverdir.

kürdanla dişini karıştıran birisi önce çıkarıp bakıyorsa, sonra tekrar ağzına koyuyorsa o kişi tabii ki Türk tür.

misafirliğe giden bir anne çocuğunun eve gelip gelmediğini kontrol etmek için evini arayıp da alo diyen çocuğuna ilk olarak geldin mi? diye soruyorsa hiç bir şey yokmuş gibi davranabilirsiniz çünkü o aklı çocuğunda kalmış bir Türk annesidir.

dükkanının kir pas içindeki paspaslarını caddenin ortasına sererek temizleme fikrinin patenti her ne koşulda olursa olsun temizlikten ödün vermeyen bir Türk e aittir.

kontrol kalemini vücudunun herhangi bir yerine dokundurup ışığını yakmaya çalışan kişi kendinde elektrik olup olmadığını kontrol eden bir Türk tür.

ancak bir Türk öğrencisi otobüste tam bilet atmamak için şoföre pasomu evde unuttum abi diyerek kendini belli edebilir.

yağmurlu günlerde bir şemsiyenin altına beş altı kişi sığmaya çalışıyorsa lafı uzatmaya gerek yok çünkü onlar öz be öz Türk tür.

gözlüğünün camını silmek için önce ağzının içine sokup hohlayan daha sonra da gömleğinin kenarıyla iyice ovuşturarak silen kişi tabii ki Türk tür.

fanta ve yedigün gibi portakal aromalı meyveli gazozlara sarı kola diyen birini görürseniz bilin ki bir Türk tür.

her yıl takvim alıp duvarına asan, günü gelince de yapraklarını koparmayıp tuğla gibi bir sene bekleten bir türk ten başkası olamaz.

halıya düşen sigara külünü parmağının ucunu tükürükleyip mıknatıs ucu gibi hiç dağıtmadan alma başarısını sadece bir türk gösterebilir.

buranın suyu şişiriyor , su içsem yarıyor, bugün hiç bir şey yemedim gibi cümleleri sarf eden birisini görürseniz hemen Türk olduğuna dair bir teşhis koyabilirsiniz.

uyuyan birini uyandırıp da ne yapıyorsun burda? diye acayip bir soru soruyorsa, o kişi neden-sonuç ilişkisi hususuna dikkat etmeyen bir Türk tür.

ancak bir Türk şiddetli yağmur yağarken ceketinin yakasını kaldırarak yağmurdan korunacağını sanabilir.

çocuklarına nüfus cüzdanı çıkartırken, erkek çocuklarının yaşını askere geç gitsin büyük yazdıran, kız çocuklarının yaşını ise erkenden evlendiririz mantığıyla büyük yazdıran tabii ki bir Türk ailesidir.

başka yerde bu fiyata bulamazsın. şöyle bir dolaş tekrar bana geleceksin diyen birini görürseniz bilin ki bir Türk esnafla karşı karşıyasınız.

nesneleri canlı varlıklara benzetme muhayyilesi ancak bir Türk te mevcuttur. çiğneme şu eşek kadar sakızı, gömleği sıcak suda yıkarsan böyle bit kadar olur., herifteki arabaya bak yılan gibi

kağıt mendili kumaş mendil gibi günlerce buruşuk şekilde cebinde taşır.

rüzgarlı havalarda küller uçmasın diye küllüğe su koyar.

serçe parmağını kulağına sokup iyice sallayarak karıştırır.

ancak bir Türk gazete bulmacasını hep başkalarına sora sora çözebilme becerisini gösterip , kendisi çözdü diye sevindirik olabilir.

sakal traşı olduktan sonra kanayan yerlerine küçük kağıtlar yapıştırır.

soba borusu aktığında yoğurt kaplarını telle soba borusuna bağlar.

nezle olunca tuvalet kağıdını uzun bir şerit yaparak kullanır.

diş fırçasıyla dişini fırçalamayıp da saçını boyamak için kullanan birini görürseniz , o saçını seven bakımlı bir Türk tür.

konuşma yeteneği olan hayvanlara ilk olarak küfür etmesini öğretir.

sahilde mayosunu kabinde giymek yerine arkadaşlarına havlu tutturarak giymeye çalışıp bir de arkadaşlarına bakmayın lan diye çıkışır.

çorabının kirlenip kirlenmediğini burnuna [sansürlendi]ürerek kısa süreli koklayarak anlayan kişi temizliğine düşkün bir Türk tür.

daha birinci telefon zili çaldığında telefonun basına dikilen ama açmak için ikinci kez çalmasını bekler.

bir dükkana girip , onun bunun fiyatını sorduktan sonra abi araba beş dakka dursun, ben hemen gelicem deyip, 2 saat
sonra gelir.

cebinden çıkardığı paraların içinde en eskisini özenle arayıp bulduktan sonra para üstü verir.

trafikte ambulansın pesine takılarak sıkışıklıktan kurtulup , uyanıklık yaptığını zanneder.

kağıt paraların üzerine not alır ve parayı harcadığı için notu kaybeder ve ya elden ele dolaşacağını bildiğinden
komik yazılar yazar. ( paranın ön yüzüne tehlike anında arkayı çeviriniz yazıp anında çevirince de simdi değil salak tehlike anında yazanlardan bahsediyoruz ..)

çocuğu yanlışlıkla elini kestiği veya düştüğü için ağladığında elini kesti veya düştü diye çocuğunu döver.

taksi tuttuğunda taksicinin yanına oturur ..eğer üç dört kişi taksi tutuyorsa , taksi parasını veren kişi ön koltuğa oturur.

ütü fişi , teyp fişi veya televizyon fişi kablosunun bakir teli dışarı çıkmış ise çocukları elektrik çarpmasın diye bakir teli selobantla
yapıştırır.

ailece televizyon izlenen bir evde kumanda babanın elindeyse ve o ne izlerse diğerleri de onu izlemek zorunda kalır.

çantasının içinde yeni tanıştığı birisine bile çekinmeden göstermek üzere en güzel fotoğraflarını ve aile albümünü
taşıyan birisini görürseniz hemen boynuna sarılmayın yoksa çantayı kafanıza yiyebilirsiniz , çünkü o kişi bir Türk kızıdır.

bir türk esnafı , müşterisinden aldığı parayı önce iki ucundan tutup iki defa gerginleştirir daha sonra da güneşe doğru tutup bakarak sahte olup olmadığını anlar.

evin bir odasının ampulü patladığı zaman yenisini almayıp da fazla kullanmadığı bir odanın ampulünü onun yerine takar.

evinde bulunan saksıların dibini kültablasi olarak kullanır.

dişlerini gazoz açacağı , fındık ve ceviz kıracağı olarak kullanır.

İsinde iyi olan birisini överken hakaretle iltifat eden bir Türk ten başkası olamaz. (şerefsizin oğlu ne is yapmış be
kardeşim, helal olsun)

aracın sinyal lâmbaları dururken kolunu çıkararak dönüyorum hareketi yapar.

yemeğin etini en sona bırakır.

trafik ışıkları kırmızıdan yeşile döndüğünde önündeki herkesi salak sanarak kornaya basar.

dingildeyen bir masanın ayağına kağıt sıkıştırma fikri bir Türk ündür.

dişlerinin arasından viij viij diye ses çıkarır.

tv de film seyrederken filmin oyuncularıyla muhatap olan (dur oraya gitme öldürecekler seni) Türk sinema severlerdir.

arabasına öküz, köpek, horoz sesli korna taktırma fikrinin patenti bir türk e aittir.

gazete kağıdını en iyi şekilde kullanır.(cam silme bezi, külah, mendil,sofra bezi )

plastik yoğurt kabini saksı yapar.

arabasının arkasına yazı yazar .(rahmetli de sollardı, tek rakibim thy,kroyum ama para bende)

uçakta bulunan tanıdıklarına uçak havalandıktan sonra görmeyeceğini bildiği halde el sallar.

çiğnediği sakızı daha sonra çiğnemek üzere kafasındaki tülbende yapıştıran bir Türk kadınından başkası değildir.

tek abdestle beş vakit namaz kılmak için iki büklüm kıvranır.

desenlerini çok beğenerek aldığı yeni bir mobilyanın üstünü başka bir örtü örterek kullanır.

geçirdiği bir trafik kazasından sonra kanlar içinde çıkıp, çarpılmış arabasına üzülür.

tüp kaçırıyor mu, kaçırmıyor mu diye kibrit yakıp kontrol eder.

otoyolda, otomobilin gaz pedalına tuğla koyup, yorulmadan kullanma fikri bir Türk ündür.

elektronik hesap makinesini, uzaktan kumandasını naylona sarmış, üzerine de ambalaj lastiği geçirmiş birini görürseniz Türk tür o. on yıllık bir otomobilin koltuk ambalaj naylonlarını çıkarmadan kullanma becerisini gösterir.

16 Ekim 2013 Çarşamba

BURÇLARIN YAŞAM PAROLASI:)



Koç : Ben öncü olmak istiyorum!
Boğa : Yaşamak ve yaşattırmak!
İkizler : Yeni ve heyecan veren şeyler bulmalıyım!
Yengeç : Rahat yaşamak / hissetmek istiyorum!
Aslan : Kendimi kanıtlamam lazım!
Başak : Çevreme nasıl yararlı olabilirim?
Terazi : Bir bütün olabilmek için “sana” ihtiyacım var!
Akrep : Sebepleri oluşturmak istiyorum!
Yay : Nasıl büyüyebilirim?
Oğlak : Bir hedefe ulaşmak istiyorum!
Kova : Ben mükemmel bir bireyim!
Balık : Hepimiz birbirimizle bağlantılıyız


13 Ekim 2013 Pazar

ANNE BABA SMS LERİ:))))




3 gün boyunca eve uğramamam sonucunda annem tarafindan yollanan sms:
"Dünyadan, kayıp uzay aracina! kayıp uzay aracı, nerdesin?"
- Anne benim param bitti, babama çaktırmadan para yollar mısın bana?
- Annen banyoda, daha dün para yolladım, baban.
Anne: bensimdiotobüsebiniyorumkapatmamgereksoforkiziyorbizial
 Kız: başüstüne alırım almasına da şu kelime aralarına boşluk yapsan,
kelime aralarında 1e bas lütfen
 Anne: böyledahaçokseyyazıyorumamapekisatırbitinceneyapıcam
 KIz: elinin körünü yapcan anne. herife kaza yaptırıcan. gelince anlatırım. hadi iyi yolculuklar
 Annemin ilk cep telofunun arifesindeki ilk msg'ı: "oğlum ben annen"
Arkadaş uçaktan iner, telefonunu açar annesinden mesaj: "a" sonra anne
aranır "anne nedir o a?"
 "'Allaha emanet olun'un a'sı o.. anlamadın mı?"
 Babaya msg yazma teknikleri konulu seminer verilmis, gerekli görüldüğü
için bir kaç kez tekrarlanmıştır. olayı kapan baba ilk hevesle tüm msgları
mümkün olduğunca uzun yazmak konusunda ısrarlıdır... Okula dönmek için
otobüse binilir, "varinca msg at" der baba... sabah otobüsden inilir:
 - baba ben geldim
 - geçmis olsun, umarım yolculugun iyi geçmistir, biz de iyiyiz , sana iyi günler diliyoruz, derslerinde muvaffakiyetler...
 Baba : oğlum eve gelirken 2 ekmek al, yada dur dur... alma.
 Bir arkadaşımın sinema çıkışında telefonunu açmasıyla birlikte babasından gelen mesajda..
 -hemen telefonunu aç. yazıyordu
 Anne: krmz sgn
 ben: o ne be?
 anne: ne anlamıyosun? gelirken kırmızı soğan al!
 ben: haaa!!!
 nezamangeliceksingeçolduhadigelhemen
 - gelicem birazdan. 0'a basınca boşluk oluyodu hani?
 - a m a n b e
 - annegelmiyorumbenvazgeçtim .
 Bir arkadaşıma annesinden gelen bir kandil tebriği:
 canım oğlum pantolonun diesel, gömlegin vakko olsun kandilin mübarek olsun
 Haftaiçi anne arar ama barda içilmektedir, şahıs gürültülü ortamda
telefonu açmak istemez cevapsız arama olur.
 - oğlum niye açmıyorsun merak ettik.
 - kütüphanedeyim anne çıkınca ararım.
 sonraki mesaj babadan gelir
- yalan söyleme eşşogleşşek çık bardan dışarı ara.
 Bir sürü mesaj attığım annemden cevap gelmemesi üzerine aradığımdaki konuşma;
 - anne sms lerimi almadın mı sen
 - olum sadece adını yazmışsın.
 - ehh anne bee. yahu dedik ya oklarla ilerliycen okuycan.
 - ne oku
 - oy güzel anam oyy.