29 Ekim 2013 Salı

Benim Annem!



Yere yatmış, deli gibi tepiniyor ve boğazım acıyana kadar haykırıyordum; çünkü koruyucu annem oyuncaklarımı toplamamı istemişti.

“Senden nefret ediyorum.” dedim. Altı yaşındaydım ve neden bu kadar öfkeli olduğumu o zamanlar anlayamıyordum.

İki yaşımdan beri koruyucu ailelerle yaşıyordum. Asıl annem imkânsızlıklardan dolayı beş kız kardeşime ve bana bakamamıştı. Bize yardım edecek bir babamız ya da başka birisi olmadığı için her birimiz bir koruyucu ailenin yanına yerleştirilmiştik.

Kendimi çok yalnız hissediyordum. Kafam da çok karışıktı. İnsanlara içimde duyduğum acıyı nasıl anlatacağımı bilemiyordum. Duygularımı ifade etmek için bildiğim tek yol öfke nöbetleri idi.

Kötü davranışlarım yüzünden bu koruyucu annem de daha öncekiler gibi beni yetimhaneye geri gönderdi. Dünyada hiç kimse beni sevmez diye düşünüyordum.

Sonra Kate McCann ile karşılaştım. O zaman yedi yaşındaydım. Hiç kimsenin ömür boyu benimle birlikte yaşamak isteyeceğini hayal bile edemiyordum.

O gün Kate beni gezdirdi. Birlikte çok iyi vakit geçirdik; ama onu tekrar göreceğimi sanmıyordum.
Birkaç gün sonra bir sosyal çalışma uzmanı yetiştirme yurduna gelerek Kate’in beni evlat edinmek istediğini söyledi. Sonra da bana, anne baba yerine sadece bir anne ile birlikte yaşamak isteyip istemeyeceğimi sordu.

“Bütün istediğim beni sevecek birisi.” diye cevap verdim.

Bir sonraki gün Kate tekrar geldi. Bana evlat edinme işlemlerinin sonuçlanmasının bir yıl süreceğini; ama yakında onun yanına taşınabileceğimi söyledi. Hem heyecanlıydım hem de korkuyordum. Kate ve ben birer yabancıydık... Beni yakından tanıdığında fikrini değiştirip değiştirmeyeceğini bilemiyordum.

Kate, korkumu fark etti. “İncindiğini biliyorum.” dedi ve bana sarıldı. “Korktuğunu da biliyorum. Ama sana söz veriyorum. Seni hiçbir zaman geri göndermeyeceğim. Biz bir aile olduk artık.”

Gözlerinin yaşardığını gördüm ve şaşırdım. Sonra onun da benim kadar yalnız olduğunun farkına vardım.

“Peki... Anne.” dedim.

Bir sonraki hafta yeni anneannemi, dedemi, teyzemi, dayımı ve kuzenlerimi tanıdım. Tanımadığım yabancıların sanki beni seviyorlarmış gibi bana sarılmaları çok tuhaftı.

Üçüncü koruyucu annemin evine taşındığım zaman hayatta ilk kez kendime ait bir odam oldu. Odamda güzel duvar kâğıtları, onlara uygun bir yatak örtüsü, antika bir tuvalet masası ve büyük bir elbise dolabı vardı. Tüm elbiselerimi bir torba içinde getirmiştim. Annem:

“Üzülme, sana hoşuna gidecek birçok elbise alacağım.” dedi.
O gece kendimi güvende hissederek uyudum. O evden ayrılmak zorunda kalmamak için dua ettim.

Annem, benim için birçok güzel şey yaptı. Beslemem için ev hayvanları aldı. Bana binicilik ve piyano dersleri verdirdi. Ama benim içimdeki yaranın iyileşmesi için sevgi yeterli değildi. Onun benim hakkımda ne zaman fikrini değiştireceğini düşünüp duruyordum. “Eğer kötü davranırsam o da beni diğerleri gibi geri gönderir.” diye düşündüm.

Bu yüzden, o beni incitmeden, ben onu incitmeye karar verdim. Küçük şeyler yüzünden huzursuzluk çıkardım. İstediğim yapılmadığı zaman öfke nöbetleri geçirdim. Kapıları vurdum. Annem beni durdurmaya çalıştığı zaman ona karşı geldim. O, hiçbir zaman kontrolünü kaybetmedi. Bana sarıldı ve her şeye rağmen beni sevdiğini söyledi. Sinirlendiğim zaman beni trambolin üzerinde zıplatıyordu.

Onun yanına taşındığım sıralar okulda çok başarısızdım. Annem ödev konusunda çok disiplinliydi. Bir gün televizyon izlerken geldi ve televizyonu kapattı. Bana:
“Ödevini bitirdikten sonra izleyebilirsin.” dedi. Bu, beni çok sinirlendirdi. Kitaplarımı sağa sola fırlatmaya başladım.
“Senden nefret ediyorum ve artık burada yaşamak istemiyorum.” diye haykırdım.
Bana eşyalarımı toplamamı söylemesini bekliyordum. Yapmayınca:
“Beni geri göndermeyecek misin?” diye sordum.
“Davranışlarını beğenmiyorum; ama seni hiçbir zaman geri göndermeyeceğim. Biz bir aileyiz ve aileler birbirlerini asla bırakmazlar.” dedi.

O zaman farkına vardım. Bu anne diğerlerinden farklıydı. Beni bırakmayı düşünmüyordu. O, beni gerçekten seviyordu. Ben de onu sevdiğimi anladım. Ona sarıldım ve ağladım.
1985 yılında annem beni resmen evlat edindi. Bunu ailecek kutladık. Birisine ait olma duygusu çok hoştu; ama yine de korkuyordum. Bir annenin beni sonsuza kadar sevmesi mümkün müydü? Öfke nöbetlerim hemen yok olmadı; ama zaman geçtikçe seyrekleşti.

Bugün 16 yaşındayım. Not ortalamam 3,4. Dagger Point adında bir atım, dört kedim, bir köpeğim ve altı güvercinim var. İleride veteriner olmayı düşünüyorum.

Annemle birlikte vakit geçirmekten, alışverişe gitmekten ve ata binmekten çok hoşlanıyorum. İnsanlar, birbirimize ne kadar benzediğimizi söylediğinde gülümsüyoruz. Onun benim gerçek annem olmadığına kimse inanmıyor. Şimdi daha önceleri tahmin bile edemeyeceğim kadar mutluyum.
Büyüdüğüm zaman evlenip çocuklarım olsun istiyorum; ama bu olmazsa annemin yaptığı gibi evlat edineceğim. Bakıma muhtaç bir çocuk seçip onu asla bırakmayacağım. Annem beni bırakmadığı için çok mutluyum.


resim kaynak

8 yorum:

  1. Tam yatacakken bunu okuma gafletinde bulundum... Şimdi cin gibi oldum, gözlerimde yaşlarla... Tüm yavruların kendilerine böylesi "gerçek" anneler, tüm annelerinde böylesi yürekli ve bilinçli olması dileğiyle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. inşallah.ve haklısın okuyunca bir yumru yerleşiyor boğaza..

      Sil
  2. Boşuna yeni doğanlara Allah analı babalı büyütsün demiyoruz. Hayatta kapanmayacak yaraların başında geliyor çünkü. Yüreğim sızladı, içim acıdı okuyunca....

    YanıtlaSil
  3. siz şanslı bir bireymişsiniz, bundan sonraki yaşamınızda da hep mutlu olmanız dileğiyle

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. teşekkür ederim ama bu benim başımdan geçen bir olay değil yaşanmış bir hikaye ...

      Sil
  4. sevgi direk ilginin büyüsü yaaaa.
    uffff yaaa.
    :)

    YanıtlaSil