10 Temmuz 2013 Çarşamba

AĞAÇLI KÖYÜ



Osmanlı İmparatorluğu’nun duraklama dönemiydi. Padişah IV. Murat
sadrazamını halkın sorunlarıyla ilgilenmesi için Anadolu’ya gönderdi.
Sadrazam günlerce yol kat etti ve birçok köy gezdi. Sonra da Konya’ya vardı. Konya’da
birkaç köy gezdi. Bu köylerdeki halkın sorunlarıyla yakından ilgilendi. Kimi köyler kasabaya
ulaşmak için yol istiyor, kimi köyler su istiyor, kimi köyler de dağlardaki kurtların çokluğundan
yakınıyordu. Sadrazam bu köylerdeki sorunların çözüleceğine dair söz verdi. Sadrazam
Konya’dan ayrılırken kendi köyü olan Ağaçsız Köyü’ne de uğradı. Fakat köye girdiğinde
ortalarda kimsecikler yoktu. Sadrazam köyün neden bu kadar sessiz olduğunu merak ediyordu.
Çünkü şimdiye kadar gittiği tüm köylerde, sadrazam köye girmeden halk köyün girişine diziliyor
ve sadrazamı görebilmek için adeta yırtınıyordu. Fakat kendi köyünde kimse kendisini
karşılamaya çıkmamıştı. Sadrazam adamlarına dönerek bu durumun hemen araştırılmasını
istedi. Bunun üzerine bir grup asker bir eve doğru gitti. Az sonra bu askerler omuzlarında
taşıdıkları beş kadar cesetle geri döndüler. Cesetlerin hiçbirinde bir yara izi yoktu. Sadrazamın
içine bir korku düştü. Bunun üzerine birkaç asker grubuna köydeki evlerin hepsinin
araştırılmasını emretti. Birkaç saatlik bir araştırmadan sonra askerler köydeki herkesin öldüğünü
sadrazama bildirdiler. Fakat ilk evdeki cesetler gibi hiçbir cesedin üzerinde yara izi yoktu.
Sadrazam köydeki insanların zehirlenerek ölmüş olabileceğini düşündü. Bu konu üzerinde biraz
düşündü ve sonra askerlerine dönerek köyün çevresindeki bütün kayaların ve ağaç
kovuklarının, kısacası eşkıyaların barınabileceği her yerin araştırılmasını emretti. Askerler
çevrede gün boyunca arama çalışmalarını sürdürdüler. Fakat hiçbir ize rastlamadılar. Bunun
üzerine sadrazam araştırma çalışmalarının ertesi gün devam ettirilmesi için o gece köyde
kalınmasını emretti. Ancak gece sadrazamın emrindeki askerlerden birbölümü ölmüştü. Bunun
üzerine askerler daha çok korkmaya başladılar. Hatta İstanbul’a geri dönmek isteyenler bile
oldu. Ancak sadrazam köydeki bu ölümlerin sırrı çözülmeden İstanbul’a dönmek istemiyordu.
Üstelik gece ölen askerlerin hepsi de zehirlenerek ölmüştü. Çünkü yarasız cesetler bunu
gösteriyordu. Cinayetlerin sırrının çözülmesine bu kadar yaklaşılmışken İstanbul’a dönmek
olmazdı. Sadrazam kısa bir araştırmadan sonra askerlerin geçen akşam yedikleri yemeklerden
zehirlenmiş olabileceklerini düşündü. Askerlerine dün akşam görev başındaki askerlere verilen
ekmek ve sudan bir miktar getirmelerini emretti. Askerler hemen sadrazamın istediklerini
getirdiler. Sadrazam bu yiyecekleri yanında bulunan bir ata yedirtti. At bir saat sonra çırpınarak
öldü. Bunun üzerine sadrazam askerlerine dönerek yiyeceklerin dün akşam nerede
saklandığını sordu. Askerler de kuyunun yakınındaki geniş ambarda saklandığını söylediler.
Sonra aklına bir fikir geldi. Eğer eşkıyalar, gecen gece, askerleri zehirlemek için ambardaki
yiyeceklerle öldürme yolunu seçmişlerse, sonraki gece de gelebilirlerdi. Sadrazam o gece
ambarın kapısına yakın bir yerde askerlerini pusuya yatırdı. Birkaç saat sonra üç kişi ellerindeki
şişelerle koşar adımlarla ambara girdiler. Askerler hemen ambara hücum ettiler ve bu üç katili
kıskıvrak yakaladılar. Daha sonra hemen sadrazamın karşısına çıkardılar. Sadrazam bu üç
kişiye, neden köylüyü ve askerlerini öldürdüklerini sordu. Eşkıyalardan biri köylünün sürekli
olarak kendilerini askerlere haber verdiklerini, bu yüzden köylüyü öldürdüklerini söyledi. Köy
halkını öldürmek için, köyün içinde bulunan ve herkesin suyunu içmek için kullandığı kuyuya
zehir atmağa karar verdiklerini söyledi. Sadrazamın askerlerini de, kendilerini tutuklamaya gelen
askerler olduklarını düşündüklerini ve onları da bu yüzden öldürdüklerini söylediler. Ertesi gün
sadrazam adamlarına eşkıyaların derhal kuyunun başındaki tek ağaca asılmasını ve cesetlerinin
kuyuya atılmasını emretti. Askerler sadrazamın emrini yerine getirdiler. Böylece Ağaçsız köyü ve
civar köyler başlarını ağrıtan bu eşkıyalardan kurtulmuş oluyorlardı. Sonra sadrazam kuyunun
yanına yaklaştı ve bir fidan dikti. Askerlerine dönerek herkesin birer fidan dikmesini emretti. Kısa
bir süre sonra bu fidanlar büyüdü ve bu köy yörenin tek ormanlık alanı oldu. Zamanla bu köye,
çevredeki köylerden yerleşenler oldu ve Ağaçsız Köyü’nün adı değiştirildi. Köyün yeni adı
AĞAÇLI KÖYÜ oldu. Ağaçlı Köyü yeniden o eski güzel günlerine kavuştu.
12.10 2001

Vahit Aras ŞEN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder