16 Nisan 2013 Salı

Çocuktum....



Çocuktum. Denizin ve rüzgarın sesi geceleri buluşur tahta pencere kenarlarından tıslayarak içeri sızardı. Ninemin kavurduğu fındık kokusu sinmiş odada yorganıma gizlenirdim.

Gözümü her açışımda gölgeler saklambaç oynardı, sımsıkı yumardım gözlerimi. Ben uykuya dalana kadar, duvarın kenarına yığılmış yorgan döşekle, çiviye asılı giysiler bir olur, beni gözlerdi. Kimi zaman dev gibiydiler, kimi zaman upuzun boylu hokkabazlar...

Sabah erken uyanırdım hep. Birbirinden uzağa serpiştirilmiş evlerin bacaları tüterdi erkenden.

Kıyıya inerdim. Karadeniz kayaları hiç aralıksız kamçılardı. Deli delişmen kılcal dereler kıvrıla kıvrana Karadeniz’e kavuşma telaşında. Şimdi, büyümüş ben, çocuk beni film gibi izliyor ...

Yamaçlardan birinden vadiye inerken ruhum her şeyi içiyor. Farkında olmadan beni ben yapıyor doğa. Evimize dönüyorum. Hamsili ekmek ediyor nenem. Kumral saçlarımı karıştırıyor sevecen elleri… Ben dedemin yanına koşuyorum.

Dedemin takım sandığı her zamanki yerinde duruyor. İçinde kerpeten çekiç çiviler, bir de teneke makası… Dedemle eğri çivileri bir taşın üzerine koyup çekiçle düzlüyoruz. Parmaklarım ustalaşıyor. Elimi acıta acıta öğreniyorum. Büyüyüşümü görmekten kıvanıyor içi… Belli etmiyor. Onun yerine hep tahtadan oyuncaklar yapıyor bana… Her yeni oyuncağımda kucaklıyorum onu.

Onunla zaman geçirmek çok eğlenceli oluyor. Hep anlatıyor bana. Balıkların acımasız öyküsünü anlatıyor. Büyük balık yutmasın diye direnmek geliyor içimden. Büyük balık oluş içime hiç sinmiyor. En çok gökyüzünde ve Karadeniz’deki maviliği seviyorum. Pul pul gümüş bulutlarla, izdüşümleri denizde kaynaşan balıklarla bir olunca şimdi adının özgürlük olduğunu anladığım duygu sarıyor içimi.

Uzak bir pencerede komşunun kızı dikmiş gözünü bana bakıyor. Kızarıyorum hemen. Ona süslü bir hediye veresim geliyor. Dedemle konuşmalarımız sürüp giderken birden aklına bir fikir geliyor.

“Getir şu boş tenekeyi bahçeden de birlikte çiçekler edelim,”

Koşup getiriyorum tenekeyi. Dedem usta elleriyle teneke makasıyla kesmeye başlıyor. Sanki teneke kendini yok ederken küçük yapraklar dökülüyor. Ben yere düşen her yaprağı topluyorum.

İyi izle de öğren kesmesini, sen de yaprak keseceksin ona göre,” diyor. Bütün dikkatimle onun parmaklarına gözümü dikiyorum.

“Dede, bir sopaya dizelim yaprakları,” diyorum. O kesmesini sürdürürken başıyla olur diyor.

Hemen gidip en uzun sopanın peşine düşüyorum bayırda… Birkaç sopa ile geliyorum. Teneke yaprakları saplamaya başlıyorum sopaya. Dedem bana makası uzatınca önce çekiniyorum.

“Hadi bakalım sıra sende,” diyor. Makası beceriksizce tutuyorum önce ama yavaş yavaş kavrıyorum işi. Kestiğim yaprakları bu kez de dedem sopaya diziyor. Teneke bitince yaprakların çiçeksizliği gözümüze batıyor. Koşarak uçarak teneke aramaya gidiyorum. Çiçeğimiz yarım kalmasın. Yol boyu bakına bakına giderken dere kenarında teneke hazinesi çıkıyor karşıma. Tangır tungur atılmış tenekeleri alıp bayır yukarı koşuyorum. Hiç yorulmuyorum. Dedem güleç gözleriyle karşılıyor beni. Bu kez daha değişik yapraklar yapıyoruz. Taç yapraklar… İnce bir tele takıp bir araya getiriyoruz. Ve katmerli çiçeklerimiz oluyor. Onları da yaprakların arasına yerleştiriyoruz.

Nenem görmeden pencere önüne diziyoruz teneke çiçeklerimizi. Gün ışığı vurdukça parıldıyorlar. Evin içi cıvıldaşıyor sanki. Çiçekleri gören nenemin kırışık yüzündeki sevgi parıltısı, çiçeklerle bir…

Dedem: “Tenekeden çiçek açtırmak,” diye başlıyor söze… Gerisini getirmiyor. Daha küçüğüm anlamam sanıyor.

Ben gizlice birkaç yaprak ve bir de çiçeği ayırıyorum. Dedem görmeden onları başka bir sopaya saplamak için evin arkasına gidiyorum. Komşu kızın adını unuttum. Ama ona gizlice çiçek yapışım aklımda. Acaba çiçeği verebilmiş miydim?

Sevginin en güzel pırıltısında bitiyor çocukluğumun görüntüleri.

Tenekeden çiçek bahçesi yapan özüm de teneke çiçekleri gibi hiç solmadı.

Şimdi çıkmalı dağa, bir köşesinden denizi görmeli uzaktan da olsa… Yağmur başladığında içime işlemeli soğuk. Dedem duysa içimden geçenleri!

Ona desem ki: “Dedem benim, paslansa da dökülmez yaprağı teneke çiçeklerimin.

Evin Okçuoğlu



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder